UÇAN TÜRK

 

Giriş

 

  • Hava kuvvetleri neden çok önemli?
  • Bu önem kapsamında “Hava Savunması” kavramına bakış.
  • Hava kuvvetleri tek başına savaş kazanabilir mi? Hitler’i İngiltere’yi işgal etmekten caydıran RAF, Kosova’dan ve Afganistan’dan yüz akıyla çıkan müttefik hava kuvvetlerinin durumu.
  • Kararlı, sert, motivasyonlu bir düşmana karşı.
  • Modern silahlar kavramı.

 

 

Türk Silahlı Kuvvetleri Hava Unsurları

Affedilmez Zafiyetler

 

Türkiye Cumhuriyeti’nde hava savunma sorumluluğu Hava Kuvvetlerine aittir. Peki hava kuvvetlerimiz bu sorumluluğu yerine getirmek için yeterince donatılmış mıdır?

 Türk Hava Kuvvetlerinin bu günü. Personel, teçhizat, tedarik açısından esaslı bir değerlendirme.

 Kara Havacılığı başta olmak üzere diğer kuvvetlerimizin elindeki havacılık platformları, imkanları ve kabiliyetleri.

 Türkiye’ye yönelik hava tehdidinin tanımlanması ve düşman platformlar. Olası rakiplerimizin teçhizat, teknik, idari, moral, tedarik zafiyetlerini de içerecek şekilde kaleme alınmış ağzınıza layık geniş bir değerlendirme.

 Eskimiş bir olasılık mı? İki buçuk savaş. Türk Hava Kuvvetleri birden fazla düşmana karşı.

 Bu günün müttefikleri gibi bir düşmana karşı...

 Affedilemez Zafiyetler:

 

  • Hava savunma şemsiyemizde affedilmez gedikler var. Orta ve yüksek irtifa hava savunma kabiliyetine sahip olmadığımız gibi, alçak irtifa kabiliyetimiz yalnızca askeri hava meydanlarını korumaya yetecek miktardaki Rapierlerden ibaret. Yalnızca çok alçak irtifa hava savunmasını yeterli sayıdaki uçaksavar topçu bataryaları ve Stinger füzeleriyle sağlıyoruz ki bunlarında onulmaz zafiyetleri var. (Stingerler RMP değil, toplar ise bilgisayarlı atış kontrol sistemine ve AHEAD özelliğine sahip değil.) Bu hususlar üzerine şık bir döşeme yazısı, kaliteyi elden bırakmadan...
  • Hava savunmasının belkemiğini oluşturan platformlardan (F-16, F-4, ...) yeterli adette istihdam edebildik mi? Bu platformların kullanacağı silahlara yeterli adette sahip miyiz? Sahip olduklarımız tehdidi karşılayabilecek yeterlilikte mi? Awacs’lar ve KC-137R tanker uçakları bu açığı kapatabilecek kuvvet çarpanları mı?
  • Yerli savunma sanayiimizdeki zafiyetler. Savaş sırasında muharip kabiliyetimizi idame ettirebilecek miyiz, kayıplarımızı nasıl telafi edeceğiz? Avionik bakım – tutum gereksinimlerinde ihmalimizden kaynaklanan büyük eksiklik.
  • Güvendiğimiz platformları ve eksik yanlarını tanıyalım. F-16C/D, F-4E 2020 ve diğerleri... F-15, Su-27,Su-30,Su-35, MiG-31 gibi uçakların rahatlıkla çıkabildiği 20.000 m üzeri irtifalarda önleme kabiliyetimiz var mı? (Yalnızca yüz adet civarındaki AMRAAM füzeleriyle ve irtifa farkından kaynaklanan kısıtlanmış kinetikleriyle... Bu gibi nice zafiyetler.)
  • EMP silahları, yönlendirilmiş dalga silahları ve hava unsurlarına yönelik zayiatsız savunma kabiliyetleri... Ne ki bunlar? Onulmaz eksiğimiz: Hava kuvvetlerimiz bu silahlarla karşılaşmak için hiçbir şekilde hazır değil.

 Zafiyetlerimizi gidermek yolunda alabileceğimiz acil önlemler nelerdir?

 

  • Muharip platformların sayısını hızla arttırmalı mıyız? Bu çerçevede Amerika Birleşik Devletleri’nden F-16A/B/C/D uçakları transferi ya da kiralanması düşünülebilir mi? Bu uçaklar için gerçekleştirilecek öncelikli bakım, modernizasyon ve ömür uzatma programı JSF programı başlayana kadar Türk Havacılık Sanayiine neler kazandırabilir? Körfezde suların ısındığı bir dönemde tüm bu çalışmaların maliyeti A.B.D.’ye yamanabilir mi?
  • Muharebe platformlarının olmazsa olmazı silahlar yeterli adet ve kalitede temin edilebilir. Adetli AMRAAM alımları (ki büyük ihtiyacımız var) aynı firmanın geliştirdiği MRAM yerden havaya füzelerin orta irtifa hava savunması için seçilmesiyle bir ortak üretim hüviyetine büründürülebilir mi? iHawk demode ve kullanılmış hava savunma sistemlerinin transfer ve idame maliyeti muharip etkinliğiyle birlikte düşünüldüğünde hala akılcı bir çözüm teşkil etmekte midir? Elimizdeki en gelişmiş kısa menzilli havadan havaya füzeler AIM-9M/X serisidir ve bu misiller günümüz süper manevra kabiliyetli uçaklarını yeterince tehdit edememektedir. İsrail’den kısa vadede temin uzun dönemde ortak üretim olarak Python serisi füzeler temin edilebilir mi?
  • Predator ve diğer İHA sistemlerinin T.S.K. kullanımındaki başarısızlığı ve bu sistemleri ortaya koyan mühendislik kapasitesi düşünüldüğünde, kolaylıkla özgün ve ihtiyacı birebir karşılayacak İHA sistemleri üretmemiz mümkün değil midir. Dizayn özellikleri, kullanılan malzemeler dikkatle seçilirse, minimum radar ve IR profili verecek (stealth), uzun menzilli, çok yüksek irtifa yapabilen, pervaneli, keşif, takip gibi görevlerin yanı sıra iletişim aktarma istasyonu olabilen ve faydalı muharip yük taşıyarak hava savunmamızı düşman hava sahasının yüzlerce kilometre derinliğinde başlatabilecek platformları ortaya koyabilecek yetenekte değil miyiz? Bunun çok çok daha azını yapabilecek platformları A.B.D. ve İsrail’den satın almak ne kadar doğru. Türk savunma sanayiini ve insanını kısacası ülkenin sinerjisini sınamanın daha iyi bir yolu var mı?
  • Balistik füzelere karşı hava savunma kabiliyetine sahip değiliz. Dünya ATBM piyasasına baktığımızda Patriot, Arrow, Aster ve S300 serisi muharebe platformları görünmektedir. Arrow’da aktif bir katılımcı olan ve Arrow-2 için maksimum istekli, THAAD gibi çok gelişmiş bir sistemi istihdam etme aşamasındaki, elindeki Patriot’ları ise PAC-3 seviyesine çekmek isteyen Amerika Birleşik Devletleri söz konusu savunma sisteminin göreceli olarak daha az mobil olanını, PAC-1 (ağırlıklı) ve PAC-2 füzeleri ile donatılmış versiyonlarını körfez harbinden sonra ülkesine taşıma derdinden kurtarılabilir mi? Bunun maliyeti ne olacaktır?

 Neyi doğru yaptık, neyi yanlış yapıyoruz? Neyi yapmaya devam etmeli, neyi yapmaktan kesinlikle vazgeçmeliyiz?

 

  • Eğitim kalitesini yüksek tutmakla doğru olanı yapıyoruz. Pilotlarımız akranları arasında gerçekten çok iyiler ve uçaklar yıpranmasın diye uçuş saatinden alı konulmamaları da çok güzel. Personel kalitesi yalnızca uçucularda değil yer personelinde, bakım onarım kademelerinde de oldukça yüksek. Bu politika kesinlikle devam etmeli.
  • Kaliteli personelin ve yüksek moralin getirdiği zafiyetlerden bol miktarda barındırıyoruz. Kendimize ne kadar güvenirsek güvenelim, personelimiz ne derece kaliteli olursa olsun, kullandıkları silah platformlarının adedi ve kalitesiyle sınırlıdır yapabilirlikleri. F-16’ları istihdam etmeden öncesini düşünün, Ege üzerinde uçan her Türk pilotu istisnasız boynu bükük dönüyordu. F-4’lerle bile Yunan hava kuvvetlerinin karşısında tutunamıyorduk. Kuzey komşularımız Rusya ve Ukrayna’yı anmaya gerek yok, MiG-29 ve 31’li İran, Su-27’li Suriye, Aerofighter’lı Yunanistan karşısında kısa zaman sonra yine boynu bükük pilotlar görmeye başlayacağız. Oldukça yüksek irtifadaysa hala mevcut değiliz ve geçici hava sahası ihlallerine karşı bir şey yapamamamızda bunun kanıtı değil mi? Ayrıca silahlı kuvvetlerin ketumiyet neyse de kapalılık politikasını sektirmeden sürdürüyoruz. İmaj ne pahasına olursa olsun korunmalı mıdır? Bu politika kendimizi eleştirmemizi ve hatalarımızı görmemizi engelliyor beyler. Japon generali Yamamoto’yu büyük yapan neydi?
  • Bakım kademelerimiz yalnızca personel kalitesi açısından değil tezgah ve techizat açısından da oldukça iyi. Bununla birlikte ürettiğimizi iddia ettiğimiz F-16 uçakları bırakın FSB, Avyonik DSB için bile düzenli olarak Amerika’ya gitmek zorunda kalıyorlar. Bu yalnızca Avyonik DSB kabiliyeti kazanmakla olmaz söz konusu teknolojilere daha dost olmakla, sanayii ve eğitim programlarında elektroniği ihmal etmemekle olur. Madem yaptın bir hayır, sonuna kadar kayır...
  • Silahlanma politikamızda çok ciddi yanlışlar var. Gerek muharebe platformları gerekse kullanılan silahlar hatalı temin ve tedarik sürecinden geçiyorlar. İhtiyaçlar net, temiz, organize ve komple çözümler olarak ele alınmıyor. Planlanmıyor bile. Bu bütçe ya da benzeri bahanelerle geçiştirilemeyecek bir nesne ve sorumluluk büyük ölçüde yönetim kalitesinde. Ayrıca karmaşık, bürokrasiye dolaşmış tedarik mekanizmaları platformların muharebe etkinliğini ciddi biçimde zedeliyor. Örneğin hala sonuçlanamamış F-16 elektronik harp donanımı.

 

21. Yüzyılda Hava Kuvvetleri

Hava Savunmasının Yeniden Tanımlanması

 Teknolojinin getirdiği imkanlar ve yeni ihtiyaçlar.

 

  • İleri teknolojinin sunduğu yeni savunma imkanları, bütün avantajları ve zaaflarıyla beraber... Bu kapsamda değerlendirilecek yeni savunma ihtiyaçları. (Giriş)
  • Modern savaş alanında yükselen tehdit unsurları üzerine... İnsansız hava araçları, seyir füzeleri, taktik balistik füzelerdeki gelişmeler ve bunların stealth teknolojisiyle harmanlayabilmenin kolaylığı. Zayiatsız savunma teknolojileri, platformların beyni insan unsurunu bertaraf etmeye yönelik eğilim.
  • Hava kuvvetlerinin yeni muharebe platformları. İnsanlı – insansız önleme uçakları, yeni nesil füzeler, farklı izler üzerine biçimlenen yeni güdüm mekanizmaları. Düşman tehdidini düşman derinliğinde tespit, takip ve önlemeye yönelik artan imkan ve kabiliyetler. Saldırabilen savunma kurgusu ve bu kapsamda tehdit unsuru olarak nitelendirdiğimiz platformlardan ne maksatla, ne kadar, nasıl tedarik etmemiz gerektiğine dair...
  • Havacılıkta yeni nesil platformların gerçek tarifi. Yeni motor ve yeni yakıt (güç üniteleri) teknolojileri. Quantum – Sibernetik avyonikler, yeni yazılımlar ve ara yüzler. Ergonominin yeni boyutu, azaltılmış insan kayıp riskli muharebe araçları. Manyetik alan yelkenlileri, dinamik etki- tepki sürücüleri, uzaydan beslemeli ya da yansıtmalı beslemeli uzun uçucular, atmosfer içi uydular, Tesla Fighters ve diğerleri...
  • Stealth teknolojileri bir balon mu? Radar yalnızca en popüler tespit, takip platformu değil mi? Bir uçağın IR izini, manyetik anormalisini, türbülans etkisini, sesini ve heyden önemlisi varlığının yol açtığı elektromanyetik kirliliği yok etmek mümkün mü? Hem evet hem hayırlı bir cevap. Öyle ise stealth teknolojileri, mevcut platformların mevcut teknolojilerin devamı, üretim altyapısının ve karlılığın idamesi, yeni nesil havacılık araçlarına gizlice geçmek isteyenlerin muhtemel rakipleri meşgul etmesi ve onların kaynaklarını yanlış yöne kanalize etmesini sağlamaya yönelik bir aldatmacadan mı ibaret?
  • Uzayan gelecek tehdit. Yalnızca gözlem ve takip değil muharip unsurların da uzaya taşınması. Bu süreçte iyonosfer ve alçak yörüngenin hava savunmasının vazgeçilemez uzantıları, ihmal edilemez organizasyon bölgeleri haline gelmesi. Bu bölgenin savaşının olası kuraları ve araçları neler olacak? Uzayla ilgili ciddi bir altyapıya sahip olana kadar ne gibi acil pansuman tedbirler alınabilir? İyonosfer ve alçak yörüngeye çıkışlarda aşılması gereken uluslar arası hukuki boşluklar, etik kurallar. Mevcut kıtalar arası balistik füzelere karşı uyarı sistemleri düşünülürse bu ancak uluslar arası bir konsensüs oluşmasını mı ilham edecektir?
  • En büyük ihtiyacımız işini yapan bir EDOK – TRADOC. Kıtada ya da karargahta yararlı olamayacak personelle ve T.S.K.’daki alay ve tümen kadrolarının kaldırılmasıyla eldeki çaycıların birkaç misli istihdam edilmiş bulunan Albaylarla doldurulmuş EDOK ve SAREM gibi kurumlar ne kadar işe yarıyor. Türk ordusunun geleceğini şekillendiren kimlerdir? Geleceğin muharebelerinin resmini çizmek, bu sahada kullanılacak muharebe platformlarını tarif etmek, onların üretim sürecinde müdahil ve yönlendirici olmak kimin vazifesi? Bu işi yaparken en küçüğünden en büyük rütbelisine kadar kaç askerin görüşünü alıyorlar? Ülke savunmasına yönelik bu güne kadar herhangi bir katkı kırıntısında bulunabildiler mi ya da iyi düzenlenmiş bol sosyal olanaklara sahip tesislerde güneşe göbek sermekle mi meşguldüler? Yalnızca yaptıklarımızdan değil, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan da sorumlu değil miyiz?

 

Türkiye’nin İhtiyacı:

Yeni Hava Savunma Doktrini

 Ar-Ge, üretim, öz kaynaklar, ekonomik yapabilirlikler, sanayii, eğitim, insan faktörü, tehditler, mecburiyetler, minimum gereklilikler göze alınarak; Hava Savunma imkan ve kabiliyetlerimiz doğru planla yeniden yapılandırılmalıdır. Neden?

 Hali hazırda kullanılan ve kullanılmak üzere olan silah platformları, Türkiye’nin çevresini saran tehdit ortamının resmi. Neler yapabiliriz? Tarifi çekici gelmese bile okuyanı sonuna kadar sürükleyecek kallavi bir yazı...

 İnsansız hava araçlarının geleceği. Bunlar ne kadar güvenilir platformlardır, ihtiyaçlarımızı karşılama yeterliliğine sahip midirler? Dünyadaki mevcut İHA programlarına baktığımızda neler görüyoruz. Amerika’nın insansız F-16 programının ilham ettiği gerçekler. Creatures: Bir oyundan çıkmış yaratıkları istihdam eden hava kuvvetleri. Creatureslerin sentetik uçuşlardaki (simülasyon) inanılmaz başarıları. Belki biraz eski ama çoook çekici bir hikaye...

 İnsanlı muharip platformların geleceği. Yeni hava üstünlüğü ve hava önleme kriterleri. Süper manevra kabiliyeti ve ötesi. İnsan faktörünün yol açtığı doğal zafiyetleri giderme yolunda... Acil mevcudun üstündeki ihtiyaçlara yönelik geliştirilen flight logging (uçuş kayıt) sistemleri ihtiyacı ve bunun gerek insan gerek creatureleri eğitmedeki vazgeçilmez önemi.

 Alternatif üretim, alternatif eğitim, ölmüş savaşçılara saygı... Modern muharebe sahası platformlarını, silahlarını, karşıt önlemlerini kendi ihtiyaçlarına göre dizayn ediyor. Öyleyse tarihin derinliklerine gömdüğümüz savaş araçları modern muharebe sahasının özgünlüğü içinde yeniden ve etkin ve yetkin bir biçimde doğabilirler mi? Piston motora, hidroliklere sahip, modern elektronikler ve avyoniklerle desteklenmiş, komposit gövdeli, pervaneli uçaklar muharebe sahasında değer arz eder mi? Jetlere göre kısa süreli ve düşük maliyetli bakımla uçuşa sevk edilebilen, araziden kalkabilen, imal ve uçuş maliyeti jetlerin çoook çoook altındaki bu platformların; modern hava füzelerinden kaçışta ve yüksek ses altı (subsonic) hızda uçak, helikopter ve kara hedeflerine karşı gösterdiği dinamikler şaşırtıcı olabilir mi? Böyle bir platformu istihdam etmek zor olacak mıdır? Mevcut başlangıç, temel, tekamül, harbe hazırlık eğitim evresinden (ki tekamül ve sonrasında jetler kullanılır) geçerek hizmetlerine başlayan pilotlar için tekamül ile harbe hazırlık eğitimini birleştiren, iki yıl ve bin uçuş saati gibi bir tecrübeyi hedeflemiş, 36şar adetlik iki grup halinde organize edilerek birbirlerine ve diğer muharebe platformlarına karşı göreve çıkan, rekabeti bol (gerek kendi içinde gerek diğer eğitim sistemiyle yetişen arkadaşlarıyla) bir eğitim sisteminin etkinliği ve maliyeti ne olacaktır? Yaklaşık 10 saatlik bir adaptasyon uçuşuyla jetlere geçen bu pilotlar aldıkları eğitimle ve uçuş tecrübeleriyle akranları arasından sıyrılacaklar mıdır?

 Tehdit edebilme kabiliyeti: TBM’ler, seyir füzeleri ve ötesi. İyi bir savunmanın temeli caydırıcılıktır. Öyleyse olası düşmanlarımızı kendi sahip olukları silah ve platformlarla tehdit edebilmek, uluslar arası konsensüsleri göze alarak en azından bunu kısa zamanda yapabilecek imkanlara sahip olmak için altyapı hazırlıklarını hızla ikame etmek mecburiyet midir? Türkiye Cumhuriyeti ve yakın çevresindeki ülkelerin politikalarına bakarsak, Avrupa Birliğinin girdiği yolu ve bizim statümüzü tahlil edersek, NATO ittifakının geleceği ve A.B.D. ile dostluğumuzun ya da ona güvenebilirliğimizin derecesini tahlil edersek, savunmamızı diğer ülkelerin sağladığı NBC koruma şemsiyesine %100 güvenerek, gerek bu alanda gerek söz konusu silahları kullanabilecek muharebe platformlarının istihdamı yolunda hiç çaba sarf etmeden geçirdiğimiz zamanın, gaflet, delalet ve hatta hatta ülke güvenliğine hıyanet olduğunu açıkça görülmemekte midir?

 Atmosferi aşan ihtiyaçlara doğru: Silahlı kuvvetlerin uzay konuşlu imkanlara kavuşma mecburiyeti üzerine, ihtiyaç ve gereklilikleri vurgulayan kavramsal bir yazı. Uzay aktiviteleri bir sonraki bölümün ana konusunu teşkil ettiğinden burada ayrıntılara girilmemiştir.

 Sessizce yükselen yeni muharebe mantığı: Zayiatsız Savunma. Nedir, ne değildir? Farklı mantığı ve oldukça farklı muharebe platformlarıyla etkin bir kuvvet, yükselen bir değer. Ordumuzun söz konusu alanda derin zafiyeti, yeni tehdide karşı önlem alma yolunda sergilediği tembellik, umursamazlık ve diğer tavırların altında yatan mantık: bilgisizlik, istihbarat akış ve analizinde yetersizlik ya da çaresizlik psikolojisi...

 Doktrin nihayet. Bu bölüm oldukça uzun ve konuya ilgi duymayanlar için sıkıcıdır. Bununla birlikte askeri terminolojiden anlıyor ve konuya yakın ilgi duyuyorsanız okurken büyük bir zihinsel haz duyacağınız ama hüzün duygusunun peşinizi asla bırakmayacağı bir edebi – teknik – teknolojik maceraya hazırsınız demektir.

 

Uzaydaki Türk

 Gerekliliğin vazgeçilmez yolu: Uzaydaki mevcudiyetimizin ve bu yolda atacağımız adımların gerekliliğini daha önce okuduklarımızdan daha ayrıntılı bir şekilde sunan giriş bölümü...

 Füze teknolojisindeki gelişmeler: Yeni yakıtlar, yeni motor teknolojileri... Füze üretimi hususunda nasıl know-how elde edebiliriz. Aynı platformdan atılabilen ve birbirini tamamlayan 30 – 80 km. ve 60 – 150 km. menzilli iki kargo başlıklı güdümsüz topçu roketini kendi imkan ve kabiliyetimizle geliştirmekle başlayıp uzayın derinliklerinde nihayet bulacak bir gelişim örgüsü. Sivil amaçlara yönelik tasarlanmış 30 – 50 kg.’lık bir faydalı yükü alçak yörüngeye oturtabilecek küçük, mümkün olduğunca basit, az parçadan oluşmuş, güvenilir, dış estetiği gerektiğinde kanister içinden fırlatılmasına engel olmayacak biçimde mümkün olduğunda pürüzsüz dizayn edilmiş, sıvı yakıt kullanan tek bir motor taşıyan roket. (Ki bu roket gerektiğinde bir adet nükleer başlığı dünyanın herhangi bir yerine sevk edebilecek  şekilde revize edilebilmelidir. Bu Reagan dönemi soğuk savaş koşullarında şekillenen Amerika Birleşik Devletleri’nin SM: Small Missiles kavramıyla örtüşmektedir.) Elde edilecek tecrübelerle geliştirilecek takipçisi hemen ardından gelecektir. Bu yeni füze yüksek yörüngeye ulaşabilen ağır (350-400 kg.) kargoları taşıyabilecek, çok motorlu ve çok kademeli bir roket olacaktır. Dizaynında gerektiğinde savunma amacıyla kullanılabilirliği dikkate alınan bu roket silahlandığında 8-12 adet nükleer savaş başlığını, bir o kadar sahte başlıkla beraber, 8-12 ayrı hedefe aynı anda sevk edebilecek kabiliyette olmalıdır. (Bu da soğuk savaş döneminin PM: Peace Maker kavramıyla örtüşmektedir.) Her iki füze sistemi için mobil rampalar geliştirildiğinde ve yeterli miktarda atışa hazır platform stoklandığında füze teknolojisinde ülkemizin minimum gerekliliklerini yerine getirdiğini söyleyebiliriz.

 TürkSAT’lardan sonra. Alçak yörünge başta olmak üzere uzay çalışmalarımızdaki hedefler. Uzaya çıkmanın ucuz ve göreceli olarak çevre dostu yolları. Bu bölümde ESA tarafından yörüngeye yerleştirilen ticari uydu serimiz TürkSAT ile başlayan uzay maceramızda yol haritamız ne olmalıdır sorusuna cevap arıyoruz. Biraz önce ele aldığımız füze teknolojileri gelişim programı çerçevesinde, alçak yörünge yoğunluklu olarak başlayacak çalışmalar için motivasyona ihtiyacımızın olduğu açıktır. Meteoroloji, istihbarat, iletişim, dijital harita başta olmak üzere askeri – sivil kullanımlar ve nihayetinde askeri amaçlar için aktif önleme robot istasyonları uzay teknolojisini geliştirmek için ara hedeflerimizi teşkil edecektir. Bütün bu hususların amaç, yöntem ve ayrıntılarıyla incelenmesi okuduğunuz bölümün ana konusunu teşkil etmektedir. Söz konusu adımlar atılmaya başlandığında uzaya çıkmanın daha ucuz ve seri yollarını araştırmak kaçınılmaz olacaktır. İlgili çevrelerde popüler iki farklı yöntemi irdeliyoruz: Büyük bir taşıyıcı uçakla yüksek irtifadan bırakılıp yatay uçuşla başlayan bir yükselme trendi işleyen roket ki Amerikan Pegasus sistemi buna örnek verilebilir. Ya da çok yüksek irtifa yapabilecek bir balona – zepline çektirilerek dikey ateşlenen bir roket tarif edilebilir. İkinci en popüler yol ise tubojet – ramjet motorlu hipersonik uçakları roket teknolojisiyle takviye etmektir ki bu yöntem teknik ve teknolojik olarak gerçek bir meydan okumadır. 

 Ulusal hedefler, yapmamız gerekenler, uzayla ilgili çalışmaların milli motivasyon açısından önemi. NASA, ESA gibi köklü bir kuruma doğru: TÜBİTAK – TUK. Ulusal hedefimiz daha doğru bir ifadeyle yaşama amacımız var mı? Ülkemizin mevcudiyetinin sebebi vücudu. Yani ilkokuldaki öğrencimize çalış çünkü... memurumuza, işçimize sıkıntılara katlan, fedakarlık et çünkü... bürokrasimize siyasilerimize çalma çünkü... askerimize öl çünkü... diyebilecek tek bir sebebimiz var mı? “Yurtta sulh, cihanda sulh.” “Mi sakı Milli.” “Muasır medeniyet seviyesi.” Bu sözleri sarf eden bu günleri görseydi ne derdi. Ya da sözlerinin milleti uyuşturmak için amacından nasıl saptırıldığını. Bu gün tek amacı varlığını idame ettirmek olan, yaşamak olan, ne olursa olsun yaşamak, mümkün olduğunca iyi yaşamak olan bir millete sahip bulunuyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bile mevcudiyetinin temel hedefi devletin ve rejimin bekası değil mi? Yani askerden daha iyi ve kaliteli yaşaya kalabilmesi ihtimali için ölümle yüzleşmesini bekliyoruz. Belki tarihimizde ilk defa yaşaya kalabilmek bir hedef olacak değeri arz etmek üzere. Gelişen teknoloji, yeni imkan ve kabiliyetler gelişmiş ülkeleri öyle bir medeniyet seviyesine sürüklüyor ki, insanlık tarihinde bir benzeri görülmemiş. Yaşaya kalabilmek için,  köle olmadan özgürce yaşayabilmek için, daha sonra yine bu topraklarda bu bayrağın dalgalandığını görebilmek için, binlerce yıllık tarihimizin şanlı sayfalarını hiçlikle değil yakışıklı bir gelecek ümidiyle sonlandırabilmek için son şansımıza yaklaşıyoruz. Ve çok özel bir zamanı sürdüğümüz için asla bir şansımız daha olmayacak. İş bu ortamda milli güvenlik önceliklerinin yerinde ve anlaşılabilir takdimini izleyecek uzay ve havacılık çalışmaları ölüm uykusuna yatmış toplumumuza yeniden sinerji kazandırabilir mi? İşte bu konuyu ele alan oldukça duygusal fakat seviyeyi elden bırakmayan bir bitiş yazısıyla çalışmam sona ermektedir. Doğru ellerde, doğru şekilde değerlendirilmesini dilerim.

                                                       Aybars Meriç
                   ybarsm@hotmail.com, belialian@operamail.com