UÇAN TÜRK
Giriş
Türk Silahlı Kuvvetleri Hava Unsurları Affedilmez Zafiyetler
Türkiye Cumhuriyeti’nde hava savunma sorumluluğu Hava Kuvvetlerine aittir. Peki hava kuvvetlerimiz bu sorumluluğu yerine getirmek için yeterince donatılmış mıdır? Türk Hava Kuvvetlerinin bu günü. Personel, teçhizat, tedarik açısından esaslı bir değerlendirme. Kara Havacılığı başta olmak üzere diğer kuvvetlerimizin elindeki havacılık platformları, imkanları ve kabiliyetleri. Türkiye’ye yönelik hava tehdidinin tanımlanması ve düşman platformlar. Olası rakiplerimizin teçhizat, teknik, idari, moral, tedarik zafiyetlerini de içerecek şekilde kaleme alınmış ağzınıza layık geniş bir değerlendirme. Eskimiş bir olasılık mı? İki buçuk savaş. Türk Hava Kuvvetleri birden fazla düşmana karşı. Bu günün müttefikleri gibi bir düşmana karşı... Affedilemez Zafiyetler:
Zafiyetlerimizi gidermek yolunda alabileceğimiz acil önlemler nelerdir?
Neyi doğru yaptık, neyi yanlış yapıyoruz? Neyi yapmaya devam etmeli, neyi yapmaktan kesinlikle vazgeçmeliyiz?
21. Yüzyılda Hava Kuvvetleri Hava Savunmasının Yeniden TanımlanmasıTeknolojinin getirdiği imkanlar ve yeni ihtiyaçlar.
Türkiye’nin İhtiyacı: Yeni Hava Savunma DoktriniAr-Ge, üretim, öz kaynaklar, ekonomik yapabilirlikler, sanayii, eğitim, insan faktörü, tehditler, mecburiyetler, minimum gereklilikler göze alınarak; Hava Savunma imkan ve kabiliyetlerimiz doğru planla yeniden yapılandırılmalıdır. Neden? Hali hazırda kullanılan ve kullanılmak üzere olan silah platformları, Türkiye’nin çevresini saran tehdit ortamının resmi. Neler yapabiliriz? Tarifi çekici gelmese bile okuyanı sonuna kadar sürükleyecek kallavi bir yazı... İnsansız hava araçlarının geleceği. Bunlar ne kadar güvenilir platformlardır, ihtiyaçlarımızı karşılama yeterliliğine sahip midirler? Dünyadaki mevcut İHA programlarına baktığımızda neler görüyoruz. Amerika’nın insansız F-16 programının ilham ettiği gerçekler. Creatures: Bir oyundan çıkmış yaratıkları istihdam eden hava kuvvetleri. Creatureslerin sentetik uçuşlardaki (simülasyon) inanılmaz başarıları. Belki biraz eski ama çoook çekici bir hikaye... İnsanlı muharip platformların geleceği. Yeni hava üstünlüğü ve hava önleme kriterleri. Süper manevra kabiliyeti ve ötesi. İnsan faktörünün yol açtığı doğal zafiyetleri giderme yolunda... Acil mevcudun üstündeki ihtiyaçlara yönelik geliştirilen flight logging (uçuş kayıt) sistemleri ihtiyacı ve bunun gerek insan gerek creatureleri eğitmedeki vazgeçilmez önemi. Alternatif üretim, alternatif eğitim, ölmüş savaşçılara saygı... Modern muharebe sahası platformlarını, silahlarını, karşıt önlemlerini kendi ihtiyaçlarına göre dizayn ediyor. Öyleyse tarihin derinliklerine gömdüğümüz savaş araçları modern muharebe sahasının özgünlüğü içinde yeniden ve etkin ve yetkin bir biçimde doğabilirler mi? Piston motora, hidroliklere sahip, modern elektronikler ve avyoniklerle desteklenmiş, komposit gövdeli, pervaneli uçaklar muharebe sahasında değer arz eder mi? Jetlere göre kısa süreli ve düşük maliyetli bakımla uçuşa sevk edilebilen, araziden kalkabilen, imal ve uçuş maliyeti jetlerin çoook çoook altındaki bu platformların; modern hava füzelerinden kaçışta ve yüksek ses altı (subsonic) hızda uçak, helikopter ve kara hedeflerine karşı gösterdiği dinamikler şaşırtıcı olabilir mi? Böyle bir platformu istihdam etmek zor olacak mıdır? Mevcut başlangıç, temel, tekamül, harbe hazırlık eğitim evresinden (ki tekamül ve sonrasında jetler kullanılır) geçerek hizmetlerine başlayan pilotlar için tekamül ile harbe hazırlık eğitimini birleştiren, iki yıl ve bin uçuş saati gibi bir tecrübeyi hedeflemiş, 36şar adetlik iki grup halinde organize edilerek birbirlerine ve diğer muharebe platformlarına karşı göreve çıkan, rekabeti bol (gerek kendi içinde gerek diğer eğitim sistemiyle yetişen arkadaşlarıyla) bir eğitim sisteminin etkinliği ve maliyeti ne olacaktır? Yaklaşık 10 saatlik bir adaptasyon uçuşuyla jetlere geçen bu pilotlar aldıkları eğitimle ve uçuş tecrübeleriyle akranları arasından sıyrılacaklar mıdır? Tehdit edebilme kabiliyeti: TBM’ler, seyir füzeleri ve ötesi. İyi bir savunmanın temeli caydırıcılıktır. Öyleyse olası düşmanlarımızı kendi sahip olukları silah ve platformlarla tehdit edebilmek, uluslar arası konsensüsleri göze alarak en azından bunu kısa zamanda yapabilecek imkanlara sahip olmak için altyapı hazırlıklarını hızla ikame etmek mecburiyet midir? Türkiye Cumhuriyeti ve yakın çevresindeki ülkelerin politikalarına bakarsak, Avrupa Birliğinin girdiği yolu ve bizim statümüzü tahlil edersek, NATO ittifakının geleceği ve A.B.D. ile dostluğumuzun ya da ona güvenebilirliğimizin derecesini tahlil edersek, savunmamızı diğer ülkelerin sağladığı NBC koruma şemsiyesine %100 güvenerek, gerek bu alanda gerek söz konusu silahları kullanabilecek muharebe platformlarının istihdamı yolunda hiç çaba sarf etmeden geçirdiğimiz zamanın, gaflet, delalet ve hatta hatta ülke güvenliğine hıyanet olduğunu açıkça görülmemekte midir? Atmosferi aşan ihtiyaçlara doğru: Silahlı kuvvetlerin uzay konuşlu imkanlara kavuşma mecburiyeti üzerine, ihtiyaç ve gereklilikleri vurgulayan kavramsal bir yazı. Uzay aktiviteleri bir sonraki bölümün ana konusunu teşkil ettiğinden burada ayrıntılara girilmemiştir. Sessizce yükselen yeni muharebe mantığı: Zayiatsız Savunma. Nedir, ne değildir? Farklı mantığı ve oldukça farklı muharebe platformlarıyla etkin bir kuvvet, yükselen bir değer. Ordumuzun söz konusu alanda derin zafiyeti, yeni tehdide karşı önlem alma yolunda sergilediği tembellik, umursamazlık ve diğer tavırların altında yatan mantık: bilgisizlik, istihbarat akış ve analizinde yetersizlik ya da çaresizlik psikolojisi... Doktrin nihayet. Bu bölüm oldukça uzun ve konuya ilgi duymayanlar için sıkıcıdır. Bununla birlikte askeri terminolojiden anlıyor ve konuya yakın ilgi duyuyorsanız okurken büyük bir zihinsel haz duyacağınız ama hüzün duygusunun peşinizi asla bırakmayacağı bir edebi – teknik – teknolojik maceraya hazırsınız demektir.
Uzaydaki Türk Gerekliliğin vazgeçilmez yolu: Uzaydaki mevcudiyetimizin ve bu yolda atacağımız adımların gerekliliğini daha önce okuduklarımızdan daha ayrıntılı bir şekilde sunan giriş bölümü... Füze teknolojisindeki gelişmeler: Yeni yakıtlar, yeni motor teknolojileri... Füze üretimi hususunda nasıl know-how elde edebiliriz. Aynı platformdan atılabilen ve birbirini tamamlayan 30 – 80 km. ve 60 – 150 km. menzilli iki kargo başlıklı güdümsüz topçu roketini kendi imkan ve kabiliyetimizle geliştirmekle başlayıp uzayın derinliklerinde nihayet bulacak bir gelişim örgüsü. Sivil amaçlara yönelik tasarlanmış 30 – 50 kg.’lık bir faydalı yükü alçak yörüngeye oturtabilecek küçük, mümkün olduğunca basit, az parçadan oluşmuş, güvenilir, dış estetiği gerektiğinde kanister içinden fırlatılmasına engel olmayacak biçimde mümkün olduğunda pürüzsüz dizayn edilmiş, sıvı yakıt kullanan tek bir motor taşıyan roket. (Ki bu roket gerektiğinde bir adet nükleer başlığı dünyanın herhangi bir yerine sevk edebilecek şekilde revize edilebilmelidir. Bu Reagan dönemi soğuk savaş koşullarında şekillenen Amerika Birleşik Devletleri’nin SM: Small Missiles kavramıyla örtüşmektedir.) Elde edilecek tecrübelerle geliştirilecek takipçisi hemen ardından gelecektir. Bu yeni füze yüksek yörüngeye ulaşabilen ağır (350-400 kg.) kargoları taşıyabilecek, çok motorlu ve çok kademeli bir roket olacaktır. Dizaynında gerektiğinde savunma amacıyla kullanılabilirliği dikkate alınan bu roket silahlandığında 8-12 adet nükleer savaş başlığını, bir o kadar sahte başlıkla beraber, 8-12 ayrı hedefe aynı anda sevk edebilecek kabiliyette olmalıdır. (Bu da soğuk savaş döneminin PM: Peace Maker kavramıyla örtüşmektedir.) Her iki füze sistemi için mobil rampalar geliştirildiğinde ve yeterli miktarda atışa hazır platform stoklandığında füze teknolojisinde ülkemizin minimum gerekliliklerini yerine getirdiğini söyleyebiliriz. TürkSAT’lardan sonra. Alçak yörünge başta olmak üzere uzay çalışmalarımızdaki hedefler. Uzaya çıkmanın ucuz ve göreceli olarak çevre dostu yolları. Bu bölümde ESA tarafından yörüngeye yerleştirilen ticari uydu serimiz TürkSAT ile başlayan uzay maceramızda yol haritamız ne olmalıdır sorusuna cevap arıyoruz. Biraz önce ele aldığımız füze teknolojileri gelişim programı çerçevesinde, alçak yörünge yoğunluklu olarak başlayacak çalışmalar için motivasyona ihtiyacımızın olduğu açıktır. Meteoroloji, istihbarat, iletişim, dijital harita başta olmak üzere askeri – sivil kullanımlar ve nihayetinde askeri amaçlar için aktif önleme robot istasyonları uzay teknolojisini geliştirmek için ara hedeflerimizi teşkil edecektir. Bütün bu hususların amaç, yöntem ve ayrıntılarıyla incelenmesi okuduğunuz bölümün ana konusunu teşkil etmektedir. Söz konusu adımlar atılmaya başlandığında uzaya çıkmanın daha ucuz ve seri yollarını araştırmak kaçınılmaz olacaktır. İlgili çevrelerde popüler iki farklı yöntemi irdeliyoruz: Büyük bir taşıyıcı uçakla yüksek irtifadan bırakılıp yatay uçuşla başlayan bir yükselme trendi işleyen roket ki Amerikan Pegasus sistemi buna örnek verilebilir. Ya da çok yüksek irtifa yapabilecek bir balona – zepline çektirilerek dikey ateşlenen bir roket tarif edilebilir. İkinci en popüler yol ise tubojet – ramjet motorlu hipersonik uçakları roket teknolojisiyle takviye etmektir ki bu yöntem teknik ve teknolojik olarak gerçek bir meydan okumadır. Ulusal hedefler, yapmamız gerekenler, uzayla ilgili çalışmaların milli motivasyon açısından önemi. NASA, ESA gibi köklü bir kuruma doğru: TÜBİTAK – TUK. Ulusal hedefimiz daha doğru bir ifadeyle yaşama amacımız var mı? Ülkemizin mevcudiyetinin sebebi vücudu. Yani ilkokuldaki öğrencimize çalış çünkü... memurumuza, işçimize sıkıntılara katlan, fedakarlık et çünkü... bürokrasimize siyasilerimize çalma çünkü... askerimize öl çünkü... diyebilecek tek bir sebebimiz var mı? “Yurtta sulh, cihanda sulh.” “Mi sakı Milli.” “Muasır medeniyet seviyesi.” Bu sözleri sarf eden bu günleri görseydi ne derdi. Ya da sözlerinin milleti uyuşturmak için amacından nasıl saptırıldığını. Bu gün tek amacı varlığını idame ettirmek olan, yaşamak olan, ne olursa olsun yaşamak, mümkün olduğunca iyi yaşamak olan bir millete sahip bulunuyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bile mevcudiyetinin temel hedefi devletin ve rejimin bekası değil mi? Yani askerden daha iyi ve kaliteli yaşaya kalabilmesi ihtimali için ölümle yüzleşmesini bekliyoruz. Belki tarihimizde ilk defa yaşaya kalabilmek bir hedef olacak değeri arz etmek üzere. Gelişen teknoloji, yeni imkan ve kabiliyetler gelişmiş ülkeleri öyle bir medeniyet seviyesine sürüklüyor ki, insanlık tarihinde bir benzeri görülmemiş. Yaşaya kalabilmek için, köle olmadan özgürce yaşayabilmek için, daha sonra yine bu topraklarda bu bayrağın dalgalandığını görebilmek için, binlerce yıllık tarihimizin şanlı sayfalarını hiçlikle değil yakışıklı bir gelecek ümidiyle sonlandırabilmek için son şansımıza yaklaşıyoruz. Ve çok özel bir zamanı sürdüğümüz için asla bir şansımız daha olmayacak. İş bu ortamda milli güvenlik önceliklerinin yerinde ve anlaşılabilir takdimini izleyecek uzay ve havacılık çalışmaları ölüm uykusuna yatmış toplumumuza yeniden sinerji kazandırabilir mi? İşte bu konuyu ele alan oldukça duygusal fakat seviyeyi elden bırakmayan bir bitiş yazısıyla çalışmam sona ermektedir. Doğru ellerde, doğru şekilde değerlendirilmesini dilerim.
Aybars Meriç |