kitap
Kızlar Âşık Olmaz
Cem Şancı
Arka
Kapak
"İnsanlar ayrılıp barışırlar ama arada yeni birileriyle de olabilirler,
öyle mi? Bir örnek vereyim o zaman. Gelecekteki teknoloji ve yasalar çok
gelişmiş olsun. Evlilikler ve boşanmalar, flörtler, aşklar banka makineleri
gibi, sokaklardaki "ilişki-matik"lerde gerçekleşsin. İki aşık
banka kartı gibi elektronik kimlik kartlarını makinelere sokup, evlenmek
istiyoruz, nişanlanmak istiyoruz, çıkmak istiyoruz veya boşanmak istiyoruz,
ayrılmak istiyoruz düğmelerine bassınlar ve ayrılıp barışabilsinler, diyelim.
Hatta diyelim ki, sen de sevgilinle gezerken bir gece barda biri ile karşılaşıyorsun.
Adam da çok yakışıklı ve çekici. Sana da kaş göz yapıyor. Aklın yatıyor,
adamı arzulamaya başlıyorsun. Hemen sevgilinle köşedeki "ilişki-matiğe"
gidiyorsunuz. Dır dır edip sevgilini usandırıyor ve kartlarınızı makineye
yerleştiriyorsun. Sonra da, biz ayrılmak istiyoruz düğmesine basıyorsun.
Ardından koşa koşa bara gidip o çekici adamla yattıktan sonra pişman oluyor,
sabah evine gidip sevgilinden özür diliyorsun. Bir şekilde ikna ediyorsun
ve yine köşedeki makinenin başına gidip biz çıkmak istiyoruz tuşuna basıyorsun.
Şimdi söyle bakalım, sevgilini aldatmış oldun mu, olmadın mı?"
Basından Notlar
"...hınzır, çok kolay okunan; son derece sürükleyici yazmış, gençliğin
dilini çok iyi anlamış, kavramış bir yazar, Cem Şancı..."
Çiğdem Tunç, BRT 1999
"...Cem Şancı'nın tarzında, yine sürükleyici ve yine çok eğlenceli
bir kitap..."
-Alper İlhan,
Düşle Edebiyat Dergisi, 2001, Aşkatür Eleştirisi.
"...Cem Şancı'nın çok hoş, akıcı ve esprili bir üslubu var."
-Aynur Altunkaş,
Kadının Dünyası- Yapı Radyo 1997
"... O kadar komik ve rahat bir anlatımı var ki, sonuna kadar okumadan
duramıyorsunuz..."
-Sinan Akkol, Level, 1999
Altın Kitaplar 2003
sinema

GİZEMLİ NEHİR
"MYSTIC RIVER"
24 Ekim 2003'te sinemalarda.
WARNER BROS. PICTURES SUNAR
VILLAGE ROADSHOW PICTURES ve NPV ENTERTAINMENT ortaklığı
ile
Bir MALPASO Yapımı Oyuncular SEAN PENN, TIM ROBBINS,
KEVIN BACON,
LAURENCE FISHBURNE, MARCIA GAY HARDEN, LAURA LINNEY
Editör JOEL COX
Yapım Tasarımı HENRY BUMSTEAD Görüntü Yönetmeni TOM STERN
Yardımcı Yapımcı BRUCE BERMAN Yapımcılar ROBERT LORENZ,
JUDIE G. HOYT,
CLINT EASTWOOD Uyarlanan Romanın Yazarı DENNIS LEHANE
Senaryo BRIAN HELGELAND Müzik CLINT EASTWOOD
Yönetmen CLINT EASTWOOD
Süre: 137 dk. www.mysticrivermovie.com
Boston'un varoşlarından East Buckingham'da büyüyen Jimmy
Markum (SEAN PENN), Dave Boyle (TIM ROBBINS) ve Sean Devine (KEVIN BACON)
işçi semtlerinde yaşayan erkek çocukların çoğunlukla yaptığı gibi günlerini
sokak beysbolu oynayarak geçirirler. Semtte fazlaca bir olay olmaz. Ama
bu durum, Dave'in sonsuza dek hepsinin hayatını değiştirecek bir olaya
dahil olmaya zorlanmasıyla son bulur.
Yirmibeş yıl sonra üç arkadaş kendilerini tekrar yaşamlarını değiştirecek
bir olayla karşı karşıya bulurlar: Jimmy'nin 19 yaşındaki kızı öldürülmüştür.
Artık polis olan Sean bu davaya atanır ve ortağı (LAURENCE FISHBURNE)
ile birlikte görünüşte hiçbir anlamı olmayan bu cinayeti çözmekle görevlendirilir.
Ayrıca, Jimmy'den de hep bir adım önde olmak zorundadır, çünkü öfke ve
intikam ateşiyle yanan Jimmy kızının katilini bulmaya kararlıdır.
Çeşitli
ortamlarda suçla bağlantısı olan Dave ise geçmişindeki iblislerle yüzleşmek
zorunda kalır. Bunlar evliliğini ve gelecekle ilgili tüm umutlarını mahvedebilecek
iblislerdir. Soruşturma bu üç arkadaşın etrafında gittikçe daralan bir
çember oluşturur ve ortaya arkadaşlık, aile ve çok genç yaşta kaybedilen
masumiyeti konu alan meşum bir öykü çıkar.
Yönetmen-yapımcı Clint Eastwood, daha okur okumaz Dennis Lehane'nin best-seller
romanı "Mystic River/Gizemli Nehir"i beyaz perdeye taşımaya
karar verdiğini şu sözlerle açıklıyor: "Kitabı okudum ve derhal kararımı
verdim. Film olarak muazzam potansiyele sahip, çok ilgi çekici bir hikaye.
Karakterler girift, ilginç ve iyi tanımlanmış".
1993 yılında western yapımı "Unforgiven/Affedilmeyen"le En
İyi Yönetmen ve En İyi Film dallarında Oscar alan Eastwood, "Mystic
River/ Gizemli Nehir"e de klasik olarak yalın ve samimi bir yaklaşım
getiriyor. Yönetmen, "Bu film çok zor şartlar altında kendileriyle
yüzleşmek zorunda kalan gerçek insanları konu alıyor. Dürüstlükle yapılmalı
ve doğruyu çağrıştırmalı" diyor.
"Mystic River/Gizemli Nehir" çocukluk dönemleri korkunç olaylarla
gölgelenen ve gelecekleri bu şekilde biçimlenen üç adamın girift geçmişini,
ve sonuçta vermeleri gereken geri dönüşü olmayan kararları konu alıyor.
Bu karakterler bireysel olarak kendi iblisleriyle yüzleşmek ve üçünün
ilişkisine korku verici bir devinim kazandıran meselelerle mücadele etmek
zorundalar.
"Cinayet hikayeleri genellikle suçun çözülmesiyle ilgilidir"
diyen Eastwood, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Ama bu filmin hikayesi,
cinayetin ardından konuyla ilgisi olan herkesin yaşamlarının nasıl değiştiğini
gösteriyor. İzleyici şiddet içerikli bir hareketin çok yıllar sonraki
etkilerine tanık oluyor. Burada trajik bir üçgen var; bu adamların her
üçünün de yaşamlarında çözümlenmemiş sorunlar var. Hepsi geçmişte yaşadıkları
bir travmanın etkisi altında. Hepsi bundan zarar görmüş".
Çocukluk arkadaşı olan Jimmy, Dave ve Sean birlikte büyürler ve Güney
Boston'un aynı semtinde birlikte yaşar ve oynarlar. Ama şok edici bir
trajedi içlerinden birini pençesine aldığında, çocuklar beraber vakit
geçirmeye son verir ve sonuçta gitgide birbirlerinden uzaklaşırlar; her
biri sanki o berbat dönemin birer anısıymış gibi diğerlerinden uzak durma ktadır.
Ne var ki, yaşamları onları farklı yönlere sürüklemiş de olsa, hepsi aynı
acı dolu virajı dönerler.
Eastwood, Dennis Lehane'nin bu sürükleyici romanını en iyi hangi yazarın
senaryolaştıracağına ilişkin değerlendirmesini şöyle aktarıyor: "Aklıma
ilk gelen isim Brian Helgeland oldu. Kitabı gerçekten beğenmişti. Onunla
kısa bir görüşme yapıp, 'Neden hemen başlamıyorsun?' dedim. Vakit geçirmeden
işe koyuldu ve iki hafta sonra ilk taslağı sundu. Okuduğum şey, pek çok
tartışma ve ayrıntıyla dolu bu karmaşık kitabın enfes bir yorumuydu".
Oyuncu seçimi de Eastwood'un tavizsiz kalite konusundaki kararlılık ve
arzusunu yansıtan nitelikteydi ve kısa sürede yıldızlar geçidini andıran
bir kadro oluştu. "Sean Penn gönderdiğim senaryoyu anında beğendi"
diyen Eastwood, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Önce Tim Robbins aradı,
ve ardından da söylentiyi duyan diğer oyuncular da aramaya başladı. Hem
Marcia Gay Harden, hem de Laura Linney daha önce de beraber çalıştığım
harika birer aktris. Çok keyif verici bir deneyimdi, çünkü tüm oyuncular
arasında harika bir uyum vardı".
Kadrodaki beş oyuncu Oscar'a aday gösterilen isimler: Sean Penn "I
Am Sam" ve "Dead Man Walking"le En İyi Erkek Oyuncu, Tim
Robbins "Dead Man Walking"le En İyi Yönetmen, Laurence Fishburne
"What's Love Got to Do with It"le En İyi Erkek Oyuncu, Laura
Linney "You Can Count On Me" ile En İyi Kadın Oyuncu, ve Marcia
Gay Harden "Pollock"la En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında
aday gösterildiler. Harden aday gösterilmekle kalmayıp, Oscar heykelciğini
evine götürdü.
Eastwood bu dev kadro için şu yorumu getiriyor: "Bu filmdeki roller
için daha iyi oyuncular bulamazdım diye düşünüyorum. Sean, Tim, Kevin,
Laurence, Laura ve Marcia, hepsi de olağanüstüler. Bu kadronun yeteneğinden
en ufak bir kuşkum yok".
Öte yandan, oyuncuların da güvenilir ellerde olduğuna hiç kuşku yok.
"Hepimiz Clint'in anlatımının filme bariz bir yumuşaklık katacağını
hissedebiliyorduk" diyen Penn şöyle devam ediyor: "Dolayısıyla,
okumalarımız elimizdeki materyale mümkün olduğunca aşina olabilmemiz amacını
taşıyordu. Bu şekilde, nüanslar ve karakter seçimiyle ilgili her ayrıntı,
senaryoya gönderme yapmadan Clint'le üzerinde konuşabileceğimiz birer
konu hâline geldi ve ortaya daha net ve kesin bir süreç çıktı, çünkü her
bir deneme çekiminde elimizden gelen her şeyi ortaya koyabileceğimizi
biliyorduk".
R obbins
de Penn'e katıldığını şöyle ifade ediyor: "Bu filmin en önemli öğesi
Clint Eastwood. O her açıdan gerçek bir sanatçı. Yıllardır gerek oynadığı,
gerek yönettiği efsanevi filmlerle zirvede olmasına karşın, bizim sette
kendimizi her zaman rahat ve değerli hissetmemizi sağladı, bize onun iş
arkadaşlarıymışız, dengiymişiz gibi davrandı. Kendisinin bir efsane olduğuna
inanıyormuş ya da bizden kendisine paye vermemizi istiyormuş hissini asla
uyandırmadı; oysa biz böyle hissediyorduk. Gerçekten muhteşem bir deneyimdi.
Onun setinde asla kimse tarafından bayağılık, bağrış çağrış ya da aptalca
fevri çıkışlar olmadı; son derece profesyonel ve olgun bir ortamdı. Bu
adamda ve ekibinde küçümseyici en ufak bir yaklaşım yok ve bu da insana
müthiş bir enerji veriyor; kendinizi ilk filminizdeki gibi hissediyorsunuz".
Robbins, filmde canlandırdığı sorunlu Dave karakterini şöyle yorumluyor:
"Dave geçmişindeki korkunç olaylara karşın hayatta kalmayı ve var
olmayı başaran tiplerden. Belki yaşadığı çevreyi değiştirip, başka bir
yerde sıfırdan başlamalıydı, ama öyle yapmıyor. Acı dolu yaşanmışlıklarını
içselleştiriyor, bunlardan söz etmiyor ve çözümlemeye çalışmıyor; sonuçta
bu acılar yıllarca içinde dallanıp budaklanıyor. Bu karakteri canlandırırken,
uzun süreler boyunca bu karanlık yerlere gidip gelmek hiç eğlenceli değildi;
neyse ki Clint olağanüstü profesyonelce ve etkili bir ortam sundu da karaktere
hayat vermek zevkli bir hâle dönüştü".
Çocukluğunun yıkıcı olayları peşini bir türlü bırakmayan Dave şehrin
fakir semtlerinden birinde yaşamayı sürdürür, bedensel işlerde çalışır
ve gün gelir karısı Celeste'le evlenir. Jimmy'nim 19 yaşındaki kızı Katie
anlaşılamayan bir nedenden ötürü öldürülünce, cinayetin ayrıntıları yavaş
yavaş ortaya çıkar ve Celeste belirsizlik ve dehşetin dayanılmaz ağırlığı
altında ezilmeye başlar.
"Mystic River/Gizemli Nehir"in işçi dünyasını yakından tanımak
için Boston'a erken gelen Harden, canlandırdığı karaktere karşı yakınlık
hissettiğini şöyle dile getiriyor: "Hikayeyle aramda hemen bir bağ
hissettim, çünkü Celeste'in genç bir oğlu var ve benim de 4 yaşında bir
kızım. Masumiyetin kaybedildiği anı sorguladığı için senaryo bana çok
cazip geldi".
Dave sadece ayakta kalmaya ve yaşamını sürdürmeye çalışmışır. Oysa Jimmy
geçen yıllarla birlikte suç konusunda bir elebaşına dönüşmek suretiyle
kendine daha çalkantılı bir yol seçer. Henüz 17 yaşındayken kendine ait
bir çetesi olmuş ve dokunulmaz biri imajı yaratmıştır. Semtin en güzel
kızıyla evlenmiş ve kısa süre sonra da bir kız çocuğu babası olmuştur.
İşler sonsuza dek böyle devam edebilecekken, çalışanlarından biri daha
hafif bir hüküm giymek için Jimmy'yi ele verir ve böylece Jimmy'nin Deer
Island'da iki yıl hapis yatmasına neden olur.
Trajik bir şekilde, Jimmy hapisteyken genç karısı kansere yakalanır ve
Jimmy'yi 22 yaşında dul bırakır. Genç adam onu zar zor tanıyan 5 yaşındaki
kızıyla baş başa kalır. Jimmy kızı Katie'yi düşünerek suç dolu geçmişine
sırtını çevirir ve eski semtine dönerek bir market işletmeye başlar. Bura da
yeniden evlenen Jimmy'nin iki kızı daha olur. Ailesi genişlemiş de olsa,
genç adamın yaşam ışığı Katie'dir ve bir gün onun Pen Park'ta ölü bulunmasıyla
her şey karanlığa gömülür.
"'Mystic River/Gizemli Nehir' hayal bile edilemeyecek bir acıyı konu
alıyor" diyen Sean Penn, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Elimdeki
materyalden ve diğer oyunculardan çok şey aldım. Senaryoyu derinlemesine
okuyup, olaylar ve yapılan seçimlerde huzur verici bir şey bulabilmek
için birlikte çok zaman geçirdik. Bizim görevimiz bu dayanılması imkansız
acı verici durumları dramatik olarak anlaşılabilir hâle getirmekti".
Bu trajedide Jimmy'nin en büyük dayanağı kızlarına duyduğu sevgi, ve
yakınlarına duyduğu sadakatte sınır tanımayan, müthiş fedakar karısıdır.
Laura Linney canlandırdığı karakter için, "Annabeth güçlü; çok ama
çok güçlü" diyor ve ekliyor: "Bir anne aslan gibi, son derece
korumacı; muazzam bir gurur ve sahiplenme duygusu taşıyor. Sürekli olarak
gardını almış durumda, ondaki 'meydan okuma' havası kolayca hissediliyor".
Jimmy hapiste yatarken, çocukluk arkadaşı Sean da parmaklıkların diğer
tarafını seçerek Massachusetts Eyaleti cinayet masası dedektiflerinden
biri olmuştur. Yaptığı soruşturmalar sırasında, insan ayırımı yapmayan
bitmez tükenmez zalimliklere tanık olan Sean, bu yüzden gün geçtikçe insanlığa
yabancılaşır. Acı yüklü sessiz telefonlar açtığı eşinden ayrı yaşayan
Sean, gösterdiği çabaların bir şey ifade edip etmediğini sorgulamaya başlamıştır.
Bu kafası karışık polisi canlandıran Kevin Bacon, "Artık birer yetişkin
olan üç adam birbirlerinden tamamen kopuklar. Sean uzağa taşınmış ve tüm
zamanını cinayetleri çözmeye çalışarak geçiriyor. Karısı onu terk etmiş,
tek başına ve hiç arkadaşı yok; yaşamını bir zombi gibi sürdürüyor"
diyor.
Sean'un geriye kalan tek kişisel bağlantısı ortağı Whitey'dir. Sean'ı
nesnel gerçekçilik konusunda tamamlayan bu cinayet masası dedektifini
Laurence Fishburne canlandırıyor. "Whitey, çevresindeki insanlardan
tamamen soyutlanmış bir kişi. Aile ya da dost bazında hiçbir bağlantısı
yok" diyor Fishburne.
Bacon ise "Laurence ile benim için, işin büyük kısmı ilişkimize
gerçek bir kimya ve giriftlik katmaktı" diyor ve ekliyor: "İki
dedektif bu cinayet davasını çözmeye çalışırken, Sean'ın aynı
zamanda eski semtine ve çocukluk arkadaşlarına geri dönmesi gerekiyor".
Fishburne iki polisin başarılarının ardında yatan gücü aralarındaki ortaklığa
bağlıyor. "Filmdeki karakterleri şu şekilde tanımlayabilirim: Sean
Penn, Laura Linney'yle evli; Tim Robbins, Marcia Gay Harden'la evli; ve
ben de Kevin Bacon'la evliyim. Polisler arasındaki ortaklıklar evlilik
gibidir" diyor Fishburne.
Çocukluk arkadaşları Jimmy ve Dave eski semtlerinde kalıp, orada birer
aile kurmayı tercih ederken, Sean bambaşka bir yol izlemiş ve çok ilerlemiştir.
Bu üçlü hayatları boyunca birbirleriyle bir daha hiç görüşemeyebilecekken,
Katie'nin anlamsız bir cinayete kurban gitmesi onları bir şiddet ortamında
tekrar bir araya getirir. Dava Sean'a verilmiştir ve Sean kendini aniden
zamanla yarışır halde bulur, çünkü Jimmy'nin kızının öldürülmesi karşısında
duyduğu öfke, soğukkanlı ve metodik bir infaz planı maskesi ardına gizlenmiştir.
"Öykü tüm projenin en önemli unsuru" diyen Eastwood, sözlerini
şöyle sürdürüyor: "Sette davetsiz misafirleri ve dikkat dağıtacak
şeyleri sevmem; ve senaryoya da olabildiğince sadık kalırım. Oyuncuların
ellerinden geldiği kadar iyi bir performans sergileyebilecekleri huzurlu
bir ortam yaratmaya ve filmi en dolaysız şekilde yapmaya çalışırım".
Eastwood "Mystic River/Gizemli Nehir"in Boston-Massachusetts'te
çekilmesinde kararlıydı; hatta müzikleri bile Boston Senfoni Orkestrası
ve Tanglewood Festival Korosu seslendirdi. Yönetmen "Başka bir mekanı
ciddi olarak hiç düşünmedim bile" diyor ve bunun nedenini şöyle açıklıyor:
"Bu proje Boston'a ait. Şehir ve semtler oyuncular kadar bu projenin
birer parçası. Başka hiçbir yerde 'Mystic River/Gizemli Nehir' yok".
Tamamı Boston ve çevresinde çekilen "Mystic River/Gizemli Nehir"
yerel bölgeleri belgesel sayılabilecek bir doğrulukta yansıtıyor. Aynı
durum, Boston'un hemen güneyinde yer alan Canton-Massachusetts'te bir
depoda hazırlanan iç mekanlar için de geçerli.
Filmin yapım tasarımcısı Henry Bumstead "To Kill a Mockingbird /
Bülbülü Öldürmek" ve "The Sting"le Oscar kazanan, "Vertigo
/ Yükseklik Korkusu" ve "Unforgiven / Affedilmeyen"le de
Oscar'a aday gösterilen bir isim. Filmde kullanılan iç mekanların çevredeki
evlere uygun birer kopyasını çıkarma ve "Mystic River / Gizemli Nehir"in
en can alıcı sahnesinin geçtiği Black Emerald Bar'ı inşa etme görevi kendisine
verildi.
Mystic River Köprüsü'nün yakınında su kenarında yer ala n
ve şehrin nefes kesen siluetini izlemek için harika bir yer olan Black
Emerald Bar, senaryoda yazılı ortamı hayata geçirebilmesi için boş bir
sanayi bölgesinde sıfırdan inşa edildi.
"Henry Bumstead'e tamamen güveniyorum" diyen Eastwood, sözlerini
şöyle sürdürüyor: "Ve onun gerçekten en iyi yapım tasarımcısı olduğuna
inanıyorum. Özellikle zaman sınırı varken, yaratımla ilgili sorunları
çözme becerisi kayda değer. Bana daha önce western kasabalarında, haber
odalarında, uzay gemilerinde, okyanus trollerinde yardımcı oldu. Şimdi
de, bu New England barında dört dörtlük bir iş çıkardı ve doğru görsel
öğeleri yakaladı. Henry özel bir yetenek ve onun bu projede olmasından
dolayı şanslıyım".
Filmde Massachusetts Liman Müdürlüğü ve Boston'da çekilen sahnelerin
hemen hemen tamamı için, Belediye Başkanı Mayor Thomas Menino'nun Özel
Olaylar Dairesi'yle koordinasyonlu olarak çalışıldı. Daire, tüm izinleri,
trafik kontrolünü ve güvenliği düzenledi. Yapım sırasında dikkate değer
olaylardan biri de Tobin/Mystic Köprüsü'nün üç şeridinin trafiğe kapatılmasıydı.
Burada çekilen sahnede Sean ve Whitey korkunç bir trafik kazasına müdahale
ettiler.
"Filmin görüntüsünden çok memnunun" diyor Eastwood ve ekliyor:
"Gün batımı saatindeki gibi bir ışık kullanıldı. Sinematografımız
Tom Stern 'Blood Work'ün görüntü yönetmenliğini yapmadan önce, uzun yıllar
sorumlu ışık teknisyeni olarak pek çok filmde Bruce Surtees ve Jack Green'le
birlikte çalışmıştı".
İlginç bir başka noktada Mystic River/Gizemli Nehir"in yazarı Dennis
Lehane'nin Kolomb Günü resmi geçidi sahnesinde görünmesiydi. Lehane üstü
açık bir arabanın arka kolt uğundan
kalabalığa el sallayan yerel bir politikacıyı canlandırdı.
Filmin yapımındaki tek önceden kestirilemeyen değişken New England'ın
havasıydı. Neyse ki Eastwood'un dikkatli yönetme ve oyuncuların gösterdiği
profesyonellik Malpaso şirketinin tekrar tekrar çekilmelerine gerek kalmadan
önemli sahneleri etkili bir şekilde tamamlamasını sağladı. Aynı şekilde,
New England'ın aralıklı yağmurlar ve dökülen yapraklarla özdeşleşmiş sonbahar
havası pek çok kez bazı sahnelerin daha anlamlı
hâle gelmesine yardımcı oldu.
"Harikabir ekibim ve muhteşem oyuncularım vardı; bu da işimi, hava
şartları ve dış etmenler ne olursa olsun, çok daha kolay ve çok daha keyifli
kıldı" diyor Eastwood ve ekliyor: "Bu da baştan sona her şeyi
etkiliyor ve tekrar çekim sayısının artmasını engelliyor. Elbette yağmura
ve rüzgara yakalandık, dondurucu soğuk geceler yaşadık, ama bunlar beklenen
şeylerdi ve hikayenin kurgusuna uygun oldukları için işimize yaradı. En
önemli şey iyi bir ekibimin olmasıydı. Başladık, çekimi yaptık ve bitirdik.
Bu insanlar ne yaptıklarını biliyorlar. Çok etkileyici bir iş çıkardılar,
bazen yönetmenin yanı sıra kendimi onları izlerken buldum".
Eastwood sinemaseverler için filmin eğlendirici, ilginç ve sonuç olarak
da kışkırtıcı bir deneyim olacağını tahmin ediyor. "Hikaye izleyicileri
pek çok farklı düzeyde menun edecektir" diyen Eastwood, sözlerini
şöyle noktalıyor: "'Polisiye' meraklıları olayın esrarından keyif
alıp, diğer unsurları ikinci planda görebilirler. Diğerleri karakterlerin
geçmişine yönelecektir ve dedektif hikayesi sadece bu trajedinin bir parçası
olarak anlam ifade edecektir. Öyküde pek çok katman var ve her bir katman
kalktıkça, altından daha fazlası çıkıyor. Yanıt bulan her soru daha çok
soru işareti uyandırmanktan başka bir işe yaramıyor... İnsanların tepkisini
görmek için sabırsızlanıyorum".
* * *

ÇILGIN İKİLİ II
"BAD BOYS II"
3 Ekim 2003'te sinemalarda.
Columbia Pictures Sunar
Bir Don Simpson / Jerry Bruckheimer Yapımı
Oyuncular Martin Lawrence, Will Smith, Gabrielle Union, Jordi Mollà,
Peter Stormare, Theresa Randle, Joe Pantoliano,
Michael Shannon, Jon Seda, Otto Sanchez,
Yul Vázquez, Jason Manuel Olazábal, Henry Rollins
Kast Sorumluları Billy Hopkins, Suzanne Smith ve Kerry
Barden
Kostüm Tasarımı Deborah L. Scott ve Carol Ramsey
Yardımcı Yapımcılar Mike Stenson,
Chad Oman ve Barry Waldman Müzik Süpervizörleri Kathy
Nelson ve Bob Badami
Editörler Mark Goldblatt, A.C.E., Thomas A. Muldoon
ve Roger Barton
Yapım Tasarımı Dominic Watkins Görüntü Yönetmeni Amir Mokri
Hikaye Marianne Wibberley & Cormac Wibberley ve Ron
Shelton
Senaryo Ron Shelton ve Jerry Stahl
Yapımcı Jerry Bruckheimer
Yönetmen Michael Bay
Süre: 146 dk. www.badboys2.com
Çılgın ikili geri döndü, üstelik şimdi daha da çılgınlar.
Martin Lawrence ve Will Smith "Bad Boys II / Çilgın İkili II"de
nefes kesici ve aksiyon dolu bir macera için yapımcı Jerry Bruckheimer
ve yönetmen Michael Bay'le tekrar bir aradalar.
Bu yeni macerada tehlikenin olduğu kadar kahkahanın da dozu artıyor.
Miami narkotik bürosunun dedektifleri Mike Lowrey (Smith) Marcus Burnett
(Lawrence) şehirdeki ecstasy akışını durdurmakla görevli ileri teknoloji
donanımlı özel birlikte görev yaparken, bilmeyerek ölümcül bir komployu
ortaya çıkarırlar. Bu komplonun başrol oyuncusu ise, yoluna çıkan herkesi
öldürerek, şehrin yayılmakta olan uyuşturucu ticaretini kontrol etmeye
ve suç imparatorluğunu genişletmeye kararlı bir uyuşturucu baronudur (Jordi
Mollà).
İşleri daha da kötü yapan şey, Marcus'un gizli görevde bir ajan olan
güzel kızkardeşi Syd'in (G abrielle
Union) çapraz ateş altında kalarak, kahramanlarımızı yasaları çiğneme
noktasına getirmesidir. İkilinin üstlendiği görev Mike ile Syd arasında
romantik bir yakınlaşmanın başlamasıyla daha da karmaşık bir hâl alır.
Bu durum karşısında aşırı korumacı ağabey Marcus'un aklı başından gider.
Ama Marcus ve Mike'ın Tapia'yı ele geçirebilmek için aralarındaki sorunları
hâlletmeleri gerekmektedir. Hele bir de Syd'in kimliği açığa çıkma noktasına
gelince, onu kurtarma görevi çılgın ikiliye düşer.
Columbia Pictures Don Simpson/Jerry Bruckheimer yapımı olan Michael Bay
filmi "Bad Boys II / Çılgın İkili II"yi sunar. Başrollerini
Martin Lawrence ve Will Smith'in üstlendiği filmin yardımcı oyuncuları
ise Jordi Mollà, Gabrielle Union, Peter Stormare, Theresa Randle ve Joe
Pantoliano.
"Bad Boys II / Çılgın İkili II"yi Michael Bay yönetti. Senaryosunu
Ron Shelton ile Jerry Stahl'ın yazdığı filmin öyküsü Marianne Wibberley,
Cormac Wibberley ve Ron Shelton'a ait. Filmin yapımcısı Jerry Bruckheimer,
yardımcı yapımcıları ise Mike Stenson, Chad Oman ve Barry Waldman. Görüntü
yönetmenliğini Amir Mokri'nin üstlendiği "Bad Boys II / Çılgın İkili
II"nin yapım tasarımı Dominic Watkins, kurgusu A.C.E'den Mark Goldblatt,
Thomas A. Muldoon ve Roger Barton, özel görsel efektleri Sony Pictures
Imageworks Inc., kostüm tasarımı Deborah L. Scott ve Carol Ramsey, müziği
ise Trevor Rabin tarafından gerçekleştirildi. Kathy Nelson ve Bob Badami
ise filmin müzik süpervizörleri.
DOĞRU KİMYA
"Bad Boys II / Çılgın İkili II"de huzursuz Marcus Burnett
rolüyle tekrar izleyiciyle buluşan Martin Lawrence "İlk 'Bad Boys/Çılgın
İkili'den beri bu kadar eğlenmemiştim. Will, Jerry ve Michael'la çalışmak...
öyle doğru geliyor ki" diyor.
Columbia Pictures'ın 1995'te en yüksek hasılatlı ve en kazançlı filmi
'Bad Boys/Çılgın İkili'yle tarih yazan, Jerry Bruckheimer ve ekibi, yönetmen
Michael Bay, ve yıldızlar Martin Lawrence ve Will Smith'ten oluşan grubun
tekrar bir araya gelmesi tam sekiz yıl sürer. Bay, Lawrence ve Smith'in
kariyerine güldürü açısından büyük katkı sağlayan film, bu süre içinde
video, DVD ve kablolu yayında en çok aranan yapımlar arasında kalmayı
başarır ve ilk filmin önemli isimlerine öylesine büyük bir talep olur
ki ikincisinin çekilmesi kaçınılmaz olur.
Bruckhe imer'ın
düşüncesine göre "Bad Boys II / Çılgın İkili II"nin tüm öğelerinin
nihayet bir araya gelişi Columbia Pictures'ın Başkanı Amy Pascal'ın kararlılığı
sayesinde olur. Bruckheimer "Amy bu işe gerçekten ön ayak oldu"
diyor ve ekliyor: "Gelişim sürecini inatla takip etti ve nihayet
hem Martin, hem Will, hem de Michael'ın aynı anda boşluğunu yakalayabilmemizi
ve fırsatı kaçırmamamızı sağladı".
1995'te Lawrence ve Smith sinema konusunda deneyimleri sınırlı olan büyük
birer televizyon yıldızıydılar; Bay ise ülkenin en önde gelen reklam yönetmenlerinden
biriydi ve sinemaya geçmek için fırsat kollamaktaydı. Bruckheimer ve merhum
ortağı Don Simpson, Lawrence ve Smith'i bir araya getirmeyi planladıkları
yeni projeleri "Bad Boys/Çılgın İkili" için Bay'in doğru yönetmen
olduğunu düşündüler.
"Michael 'Days of Thunder' filmimiz için harika bir video çekmişti"
diyen Bruckheimer, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Martin hit bir televizyon
dizisindeki rolü ve başarılı konser turnesiyle dikkatleri üzerine toplamıştı;
Will ise izleyicilerin çok sevdiği 'The Fresh Prince of Bel Air'deki karizmasıyla
bizi etkilemişti. Zekiydi ve kazanma arzusu oldukça etkileyiciydi. Cesur
bir aksiyonu çok komik bir mizahla birleştirmeyi becereceklerini ve muhteşem
bir ikili oluşturacaklarını hemen fark ettik. Michael ortaya, izleyicileri
kıskacın a
alan bir film çıkardı. Yıllardır onları ne zaman tekrar bir araya getireceğimiz
soruldu. Beklentiler öylesine büyüdü ki, bu filmde çıtayı daha yukarı
çıkarmamız gerektiğini biliyorduk".
Bay ise ilk filmi için "Hepimiz 'Bad Boys/Çılgın İkili'yle büyüdük"
diyor ve ekliyor: "Don ve Jerry bana çok şey öğretti ve Jerry'yle
olan ortaklığım filmin sonrasında da gelişmeye devam etti. Martin ve Will'le
yaptığım deneylerden de çok şey kazandım".
Smith'in yorumu ise şöyle: "'Bad Boys /Çılgın İkili'de pek çok 'ilk'
vardı. Martin ve ben televizyonda kariyerimizin zirvesindeydik. Ama iki
zenci aktörün büyük bir stüdyonun geniş kitleleri hedef alan bir yapımında
başrol oynaması oldukça yeni bir konseptti".
"Bu komik, çünkü ırk konusu bizim için asla konu olmadı" diyen
Bruckheimer, bunu şöyle açıklıyor: "Beyaz perdeye uygun yeni ünlenmiş
yetenekler arıyorduk. Martin ve Will mizaha farklı yaklaşımlarıyla birbirlerini
tamamladılar. Ortak noktaları ise hırs ve enerjileri ile her ne olursa
olsun izleyiciyi memnun etme yönündeki samimi arzularıydı. Her iki filme
yaptıkları katkı çok değerli".
Bay ise, "İlk filmde bol bol doğaçlama yaptık. Başlangıçta elimizde
çok kapsamlı bir senaryo yoktu, ve bütçe öylesine kısıtlıydı ki fazla
prova yapacak zamanımız olmadı. Ama bu kez, çekimlere geçmeden önce provalar
için ve yeni düşünceler bulmak için çok daha fazla zaman ayırdık".
"Bad Boys II/Çılgın İkili II"nin başlangıcında, Marcus Burnett
(Lawrence) aile hayatının doğal olarak getirdiği bir baskı altındadır:
Ergenlik çağında çocukları, evinin taksitleri, kendi geleceğine ilişkin
endişeleri, ve asla büyümeyen ve kendine ait bir düzeni olmayan ortağı
Mike Lowrey'nin (Smith) vurdumduymaz maskaralıklarıyla daha da körüklediği
endişeleri vardır.
"Marcus mesleki anlamda mutlu değil" diyen Lawrence, şöyle devam
ediyor: "Biraz daha sakin bir işle uğraşmayı tercih ediyor. Ortağına
saygı ya da sevgi duymuyor değil, ama Mike'ın insanın olgunlaştıkça çalışmalarının
meyvelerini toplamak için hayatta kalmayı arzu ettiğini anlamasını istiyor.
Marcus ailesiyle daha fazla vakit geçirmeyi ve onların hak ettiği türde
bir baba ve koca olmayı istiyor; ama Mike sürekli olarak ikisini tehlikeli
durumlara sokuyor ve Marcus da buna sinirleniyor. Ama sonra anlıyor ki
asabiyet yaşamını tamamen mahve diyor.
Bu bir kısır döngü; Marcus bu durumla başa çıkabilmek için bir uzmana
danışmayı düşünüyor".
Smith, Lawrence'ın sözlerine şunları ekliyor: "Yeni hikaye karakterlerimizin
8 yıl sonrasını gösteriyor. Hem Marcus, hem de Mike kariyerlerinde ilerlemişler;
ayrıca yaşamlarımız da gelişme göstermiş, ama benim karakterim hâlâ bir
playboy. Marcus iş gereği yaptığımız tüm kovalamacalardan, atlama zıplamadan
ve silahlı çatışmalardan sıkılmış durumda, Mike ise bunlardan hâlâ keyif
alıyor ve 20'li yaşlarına sıkı sıkıya sarılarak eğlenmeye gidiyor, kadınlarla
ve silahlarla oynuyor, kavgalara giriyor. Sonuçta, ikili gitgide birbirlerinden
uzaklaşıyorlar".
Yüzbaşı Howard da (Joe Pantoliano) Marcus'un yeni yaşam felsefesini benimseyince,
gerilim daha da artar. Smith bu konuda, "Hem Yüzbaşı, hem de Marcus
şu öfke kontrolü denen şeye başlıyor, konsantrasyonlarını ve kendilerini
kaybetmemeye çalışıyorlar. Bu durum Mike için çok zor, çünkü onun davranışlarını
normların dışındaymış gibi gösteriyor".
Sahneye Marcus'un kızkardeşi Syd'in de (Gabrielle Union) çıkmasıyla, ortam
daha da gerginleşir. "Özellikle Mike söz konusu olduğunda. Kızkardeşi
ile Mike'ın çıktıklarını öğrenip, ikisini cilveleşirken gördüğünde, bunu
kaldırmakta oldukça zorlanıyor, çünkü Mike'ın nasıl bir kazanova olduğunu
biliyor" diyor Lawrence.
Marcus'un kızkardeşiyle ilgili öğrendiği tek şey kendisinden gizlice Mike'la
görüştüğü değildir; aynı zamanda, onun D.E.A için çalışan bir gizli ajan
olduğunu öğrenir ve onun güvenliği konusunda da endişe etmeye başlar.
"Büyük bir dövüş ve kovalamaca sahnesinde gerçeği anlıyor" diyen
Lawrence, şöyle devam ediyor: "Ciddi bir an olmasına karşın, komediye
dönüşüyor. Bad Boys/Çılgın İkili filmlerinin en iyi yönlerinden biri bu:
Komedi en beklemediğiniz anda geliyor".
"Bazen bir şeyleri komik kılan şeyin ne olduğunu tanımlamak zordur"
diyen Bay, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Martin ve Will'de, bu şey
zamanlama. Komedi konuşma şekil ve tempolarından kaynaklanıyor, ve yanlış
bir şekilde keserseniz, komik olmaktan çıkıyor. Her şey onların birbirleriyle
oynayışlarına, şakayı yapış biçimlerine bağlı. Ve özellikle Martin'in
komedi yeteneği inanılmaz yüz ifadelerinden kaynaklanıyor".
Çekimler sırasında, Bay ve oyuncular Pazar günleri sık sık bir araya
gelip diyaloglarının temposu üzerinde çalıştılar. Bay bu çalışmaları kaydetti
ve doğaçlama olarak ortaya çıkan yeni replikleri senaryoya ekleyerek,
ertesi gün tüm oyunculara dağıttı. Söylediğine göre, doğaçlamalar komik
olmayan anlara komiklik getirdi ve karakterlerin yeni özelliklerini ortaya
çıkarmaya yardımcı oldu.
"İlk 'Bad Boys/Çılgın İkili"de, iki ortaktan oluşan eski, bilindik
polis hikayesini alıp, görsel çabalarım ve kurgu tekniğimle, ve Martin
ile Will arasındaki müthiş kimyayı kullanarak yeni bir şey hâline getirmeye
çalışmıştım. Ama sonuçta filmi ulaştığı noktaya getiren şey bu kimya olmuştu"
diyor Bay.
Bruckheimer'ın yapımcılığını üstlendiği sayısız sinema filminden öğrendiği
şey ise şudur: "Yetenekli iki aktörü bir araya getirdiğinizde, her
ikisi de kendilerini aşarlar. Eğer şanslıysanız, ve bu ikili Will ile
Martin gibi birbirine saygı ve sevgi duyarlarsa, harika bir dostluk oluşur".
Yapımcı sözlerini şöyle sürdürüyor: "Onları provalar sırasında izlemek
inanılmazdı. Hatta birbirleri için fikirler üretiyorlardı. Aralarında
bencilliğe dayanan tek bir an yoktu".
"Bad Bo ys
II/Çılgın İkili II"de, Bay ilk filmdekinden farklı bir ton aradı.
"İlk film daha sansasyoneldi. Bunu biraz daha heyecanlı ve gerçekçi
yapmaya çalıştım. Nasıl 'The Rock/Kaya"da Sean Connery ve Nicolas
Cage'in etrafını gerçek deniz komandolarıyla doldurduysam, bu filmde Will'le
Martin'in çevresini de gerçek polislerle doldurdum. Muazzam bir fark yarattı".
Filmdegösterilen T.N.T. [Taktiksel Narkotik Ekibi] üyeleri gerçek hayatta
da Miami-Dade Polis Gücü'nde çalışıyorlar. Memurlar, gizli görevde olan
meslektaşlarıyla birlikte (malum nedenlerden dolayı onlar kaydedilmedi),
oyuncuların çalıştırılmasına yardımcı oldular. Bruckheimer ve Bay'in 'The
Rock/Kaya"yı çekerken tanıştıkları Harry Humphries, "Bad Boys
II/Çılgın İkili II"de süpervizör teknik danışman olarak görev aldı.
Miami-Dade T.N.T. biriminin eski komutanı Çavuş William Erfurth, hem senaristlere,
hem de oyunculara, yapımın her aşamasında sağladığı yardımlarla filme
çok önemli katkıda bulundu. Erfurth diyalog ve prosedürün gerektirdiği
cevap şekilleri konusunda yardım etmekle kalmadı, aynı zamanda, T.N.T.
personelinin en iyi üyelerinin çalışma saatlerini ayarlayarak, yapımcıların
bu gerçek subayları Marcus ve Mike'ın çok iyi eğitimli birimi olarak kullanmalarını
sağladı.
"Bill Erfurth, Miami-Dade polis gücünde ve teşkilatta parlak bir
üne sahip" diyen Bruckheimer şöyle devam ediyor: "Araştırmamızı
yaparken, T.N.T.'yi onun yönettiği dönemde, tutuklamaların ve mahkumiyetlerin
tavana vurduğunu fark ettik. O ve Harry Humphries, Özel Birim ve T.N.T.
ekiplerini kullanmak söz konusu olduğunda, mümkün olduğunca gerçekçiliğe
sadık kaldığımızdan emin olmak istediler. Eğer biraz fazlaca yoldan çıkmayı
deneseydik, bizi tekrar yola sokacaklardı! Yani bu filmde ne zaman üniformalı
birini görseniz, o kişinin şehir ya da bölge teşkilatında çalışan gerçek
bir polis olma ihtimali oldukça yüksek".
Produksiyon için yaptığımız ön çalışmalar sırasında, sanat ve yaşam içiçe
girdi. Bruckheimer ve Bay kurşun geçirmez yelekler giyerek Çavuş Erfurth'la
birlikte devriye gezdi. Polis departmanının "Ride Along" (Birlikte
Gezelim) programı sırasında, Bay, polisin yerini bulmaya çalıştığı bir
adamın tanımına uyan masum görünüşlü bir yayayı işaret ederek, gerçekten
de aranan bir suçlunun tutuklanmasına yardım etti. Polisler şimdi ona
'Yüzbaşı Bay' diyorlar".
Humphries ve Erfurth beraberce Lawrence, Smith, ve yardımcı oyuncular
Yul Vázquez, Jason Manuel Olazábal ve Gabrielle Union için kısa ama yoğun
bir çalışma programı hazırladılar. Lawrence ve Smith ilk günü bir grup
seçkin silah uzmanıyla geçirdi. Grup, ikilinin ilk filmde silah kullanışlarıyla
ilgili birkaç iğneli laf etmeden duramadı. "Martin ve Will şaka kaldıran
insanlar" diyor Erfurth ve devam ediyor: "Bu kez silahın nasıl
tutulacağını bilmelerini sağladık. Bu çok basit bir kas hafızası taktiği
meselesi: Silahı çekmeye, kılıfına sokmaya, baş parmakla durdurmaya, silahın
kendisine ve onu elinizde hissetmeye alışma gibi. Onlara silah doldurma
tekniklerini, şarjörü yuvaya takmayı, kurşunu namluya sürmeyi öğrettik
ki bunlar bir alışkanlık olsun ve kas hafızasının doğal bir parçası hâline
gelsin. Her şey tekrardan ibaret. Bunu yapmalarını sağladık ki silahı
ellerine aldıklarında rahat olsunlar ve korkmasınlar ya da sakarlık etmesinler.
Eğitimde öğrendikleriniz, son derece stresli bir duruma düştüğünüzde refleks
olarak yaptığınız bir şey hâline gelmeli. Düşünmenize gerek bile kalmamalı,
çünkü her şey kas hafızası aracılığıyla otomatik olarak su yüzüne çıkmalı".
T.N.T. ve Özel Tim üyeleri işe tam olarak alışabilmek için ayda bir,
hatta iki haftada bir çeşitli silahlarla uygulama taktikleri, araçlı saldırılar
gibi çalışmalar yaptılar. Eğitim her şeyin anahtarı. Bu felsefeye uyan
aktörler de, ellerinde en rahat hissettikleri tek bir silah seçtiler.
Her aktör eğitim döneminden çekimlerin sonuna kadar aynı silahı kullandı.
Kısa süre önce "The
Sopranos"da değişken Ralphie karakterini canlandıran ve "Bad
Boys II/Çılgın İkili II"de tekrar Yüzbaşı Howard rolünü üstlenen
deneyimli aktör Joe Pantoliano, karakterinin ilk filmden bu yana gelişimini
değerlendirirken şunları dile getiriyor: "Yüzbaşı Howard umutsuz
bir şekilde metotlarını sürekli değiştirmeye çalışıyor. Yaşamın daha yumuşak,
daha güvenli yanını kucaklıyor ve Marcus'u da aynısını yapması için yüreklendiriyor.
Yazarların bu kendinin farkına varma modasını hafiften ti'ye alışları
beni özellikle eğlendirdi".
Pantoliano yönetmen ve yapımcıdan da övgüyle söz ediyor: "Bu kez
daha da iyi bir film yapmaya niyetliydiler. Son derece işbirlikçiydiler
ve hatta fikirlerimi eklememe bile izin verdiler. Örneğin Budist öğretisine
uygun bir yaklaşımla, ayakkabılarımı çıkarıp, kristaller asıp, tütsüler
yakmak suretiyle Yüzbaşı Howard'ın fiziksel yaşama başkalaşımını göstermenin
ilginç olabileceğini düşündüm ve onlar da bu görüşüme katıldılar".
Filmde Union güzel D.E.A. ajanı Syd Burnett rolünü canlandırıyor. İlk
"Bad Boys/Çılgın İkili II" gösterime girdiğinde, henüz bir üniversite
öğrencisi olan Burnett, "Will'in gömleğinin önü açık, çıplak göğsü
meydanda bir şekilde caddede koştuğu sahnenin çok hoş olduğunu düşünmüştüm.
İnsanlar onu ilk kez o zaman bir seks sembolü olarak görmüştü" diyor
göz kırparak. Smith de bu sahnenin yarattığı etkilerden gülerek söz ediyor:
"İlk kez kadınların bana böyle tepki verdiklerine tanık oldum. Bir
sinemada arka sıralarda oturmuş, seyircileri dinliyordum. Bir kızın şöyle
söylediğini duyduğumda dondum kaldım: 'Um hmm, çok şeker. Koş, Will, Devam
et, koş!'. Çok tuhaftı, çünkü o güne kadar hep şapşal komedyendim. Beni
Michael Bay seksi yaptı".
Syd ile Mike çıkmaya başladığında, aralarındaki ilişki farklı bir boyut
kazanır. Mike bu özel kızla gönül eğlendiremeyeceğine ve belki de sonunda
bir yuva kurabileceğini kanaat getirir. "Marcus, Syd'in savcılıkta
bir masa başı işinde çalıştığını ve sadece tatil için Miami'de olduğunu
sanıyor" diye açıklıyor Union ve ekliyor: "Ama D.E.A.'da gizli
ajan olan Syd, ecstasy kaçakçılığı yapan bir çetenin varlığını keşfediyor
ve terfi edebilmek için boyundan büyük işlere kalkışıyor".
B ay
ise "Gabrielle'in yoğun enerjisine bayılıyorum. Onun çok iyi eğitimli,
zeki biri olduğunu fark edebiliyor, yükselmekte olan bir D.E.A. ajanı
olduğuna inanıyorsunuz" diyor.
Gerçekhayatta olduğu gibi, filmde de farklı yasa koruyucu teşkilatların
yetki alanları birbiriyle sık sık çakışıyor. Bruckheimer'a göre bu kısmen
bu teşkilatların güçlerini koordine etmemeleri ya da edememelerinden kaynaklanıyor.
"Bazen istemeden birbirlerinin alanlarına giriyorlar; uzun bir süredir
New York'un dışında bir dava için çalışan Syd'in başına gelen de bu. Sonra
araştırmaları onu Miami'deki bir uyuşturucu çetesine götürüyor. Aynı dönemde,
Mike ve Marcus da aynı suç grubunun çevresinde dönmekteler. Yolları kesiştiğinde
ortaya çıkan durum oldukça beklenmedik ve tuhaf" diyor yapımcı.
Ortak yapımcı Don Ferrarone (Kendisi ABD Eyaletler Arası Polis Gücü ve
D.E.A.'in ABD-Meksika sınırından sorumlu biriminin eski şefidir) Miami
bölgesini ithalat-ihracat merkezi olarak kullanan çeşitli karteller üzerine
yaptığı uzun süreli soruşturmalardan çıkan sonuçları yapım ekibine verdi.
Gerek merkezî, gerek federal güçlerin uyuşturucu trafiğini kesme konusundaki
yoğun çabalarına karşın, bu, ülkenin tüm büyük şehirlerinde yaygın bir
sorun olmaya devam ediyor. Gerçi "Bad Boys II/Çılgın İkili II"
sadece bir kurgu, ama senaryoda ayrıntıları verilen pek çok durum, hatta
komik olanlardan bir kısmı bile, gerçek dava dosyalarından esinlenildi.
"Bad Boys II/Çılgın İkili II"de, Jordi Mollà'nın canlandırdığı
Tapia karakteri doğu yakasının en büyük kartelini yönetiyor. Mollà'nın
Johnny Depp'le birlikte büyük tepki uyandıran güçlü dram yapımı "Blow"da
görünmesinden önce, doğduğu ülke olan İspanya'nın ve Avrupa'nın dışında
pek az izleyici kendisini tanıyordu. Pek çok farklı karakterler canlandırmış
olan yetenekli aktör, ülkesinin en popüler erkek yıldızı olarak kabul
ediliyor. "Jordi 'Blow'da çok ilginç bir karakter canlandırdı"
diyen Bay, şöyle devam ediyor: "Onda gençliğin canlılığı ve çarpıcı
bir kişilik var. Bunu performansının kalitesinde hissedebiliyorsunuz.
Bukalemun gibi bir aktör. Çok yetenekli bir oyuncu, ve çok da havalı".
"Çekimlerin başlamasından üç gün önce, Michael benim Küba aksanıyla
konuşmam fikrini ortaya attı" diye anımsayan Mollà, sözlerini şöyle
sürdürüyor: "Bunun daha komik olacağını düşündü, çünkü ben bu aksana
aşina değildim. Önce bu fikre direndim. Ama sonra düşününce, denemeye
karar verdim. Yul Vázquez'i (Detektif Reyes'i canlandıran Küba doğumlu
aktör) aradım ve yardım istedim. Benim İngilizce ve İspanyolca repliklerimi
kasede okudu; sanırım bu süreç işe yaradı. Yaklaşık iki günde karakteri
oturttuk".
Aktörün çarçabuk tespit ettiği noktalar şunlar oldu: "Kübalılar
konuşurken el kol hareketlerini çokça kullanıyorlar; o yüzden ben de ellerimi
çok daha fazla kullandım, sesim değişti, her şeyim biraz değişti. Yul'den
bana bazı kötü sözler öğretmesini istedim; insanın sinirlendiğinde kullandığı
türden şeyler, ama sürekli olarak izleyicilerin söylediklerimi anlamasına
da çaba gösterdim. Bu deneyim gittikçe daha çok hoşuma gitti. Michael
haklıydı. Küba aksanı gerçekten de her şeyi değiştirdi.".
Mollà, uyuşturucu satıcısı mafya babası stereotipini aklından çıkarmıyordu,
ama filmin komedi unsurunun bu stereotipi hafiflettiğinin de farkındaydı;
bu yüzden, bu fırsatı karakterine mizahı bir yaklaşım getirmek için kullandı.
"Filmde doğal bir kom edi
var. Yani aslında ciddi ve kötü adamı canlandırmama karşın, onunla dalga
geçebildim" diyor Mollà.
Aktör, Tapia'nın geçmişini de role yeni boyutlar katmak için kullandığını
şu sözlerle anlatıyor: "Tapia'nın malikaneler, özel jetler, pahalı
arabalar ve güzel kadınlardan oluşan bir imparatorluk kurmasına rağmen,
onun için hâlâ en önemli şey ailesi. Hiçbir şey kızı ve annesinden daha
öncelikli değil. Bu tam Latin ırkına özgü bir şey. İnanılmaz güçlü ve
tehlikeli olmasına karşın, sonuçta, hayatının her gününü ölüm korkusuyla
geçiren bir aile babası. Herkesten şüpheleniyor".
"Öte yandan, Tapia tehlikeyle dans etmekten vazgeçemiyor. Organizasyonuna
sızan Syd'i takdir ediyor, çünkü risk alan insanlardan hoşlanıyor. Hatta
ona iş bile teklif ediyor. Tuhaf bir ilişki. Tehlikeyle oynamaktan zevk
alıyor gibi" diye ekliyor Mollà.
Tapia'nın kısa sürede onun rakibi hâline gelen ve pastadan büyük pay
kapmak isteyen bir ortağı vardır. Daha önce "Armageddon" ve
"Bad Company" gibi Bruckheimer yapımlarında oynayan Peter Stormare
bu filmde Rus mafyası Alexei'i canlandırıyor.
Bruckheimer gülerek "Peter için uygun bir rol bulamadık, ama Michael
ve ben ona uygun bir şey çıkaracağımıza söz verdik" diyor ve ekliyor:
"Michael'la çalışmanın en harika yanı bu. Peter gibi gerçekten yetenekli
olduğunu hissettiği bir aktörle konuşup, onu belki de üç repliği olan
bir rolü oynamaya ikna ediyor, ve sonra ikisi o rol üzerinde çalışmaya
başlıyorlar ve birdenbire o küçük rol filmde önemli bir karakter hâlini
alıyor. Peter çok fazla sahnede görünmüyor, ama canlandırdığı karakter
ve performansı akıllara kazınacak".
"Armageddon"da Bay'le yaşadığı güçlü çalışma deneyimi dolayısıyla
Stormare rolü üstlenmeyi kabul etti. "Her zamanki gibi bir Rus portresi
çizmek istemedim" diyen Stormare, sözlerine şöyle devam ediyor: "'Armageddon'da
Lev'i canlandırmak harikaydı, çünkü Amerikalıları kurtardı ki bu oldukça
sıradışıydı. Hâlâ her yıl özellikle o rolle ilgili bini aşkın hayran mektubu
alıyorum. O nedenle, Alexei'nin Tapia'dan almaya çalıştığı intikama vahşi
batıdan bir esinti kattım. Miami'de bu hâlâ biraz var. İçkinin içindeki
limon dilimi gibi aroma veren bir rolü canlandırmak harikaydı".
Jason Manuel Olazábal (Detektif Vargas) ve Yul Vázquez (Detektif Reyes)
ikinci "Bad Boys/Çılgın İkili" macerasının iki yeni yüzü. T.N.T.
ekibinin üyeleri olarak, Vargas ve Reyes, Burnett
ve Lowrey ile sürekli rekabet hâlinde. "Bu iki harika aktörü Marcus
ve Mike'ın zıtlarını canlandırmaları için kadroya aldım" diyor Bay
ve ekliyor: "Çoğu zaman aktörler komik olmak için Will ve Martin'e
karşı çıkmak gerektiğini sandılar. Provalarda bile, komik olmaları gerektiğini
düşündüler, ama onların işi bu değildi. Yul ve Jason bunu anladı. Will
ve Martin'i ciddi karakterler arasına koymak istedim ki mizah onların
bu tuhaf hassasiyetinden kaynaklansın".
Olazábal, "Filmde, Marcus ve Mike'a kızgınız. Aynı takımda oynamamıza
karşın, aramızda rekabet var ve sürekli olarak onları ekarte etmeye çalışıyoruz.
Onlar işleri ne kadar yüzlerine gözlerine bulaştırırlarsa, biz o kadar
iyi duruyoruz" diyor.
Vázquez ise "Bu bir aşk ve nefret ilişkisi. Reyes ve Vargas, Küba
asıllı. Benim karakterime göre, Kübalılar hakkında bir şey söylediğiniz
anda sınırı aşıyorsunuz. Her yerde propaganda yapıyorduk ve yönetmen yardımcısı
'Kes!' der demez, tüm ekibin güldüğünü duyabiliyordunuz. Anlık bir tepkiydi,
ve bunun komik olduğunu hemencecik anladık" diyor.
"Bad Boys II/Çılgın İkili II"deki daha önemli rollerden birini
Miami'nin kendisi üstleniyor; daha doğrusu, Miami Beach, Coral Gables
ve Coconut Grove gibi güney Florida bölgeleri ile Ft. Lauderdale, Hallandale
ve Hollywood gibi kuzey kesimleri.
"Miami son derece büyük bir uluslararası liman" diyen Bruckheimer'ın
büyük rating alan dizilerinden biri olan "C.S.I.: Miami"de bu
şehirde çekilmekte. Bruckheimer "Opolis teşkilatındaki bağlantılarımız
Güney Florida'ya çok büyük miktarda para akışı olduğunu ve bunun büyük
bir kısmının yasa dışı yollarla geldiğini söylüyor. Bu miktar bölgedeki
iş hayatında dönen paradan daha fazla. Bu istatistiklerin kişiler ya da
yerel yönetimler konusunda gösterge olduğunu sanmıyorum. Sadece yasa koruyucuların
kozmopolit bir toplumda kaçakçılıkla umutsuzca mücadele etme çabalarını
gösteriyor" diyor.
|