ALATURKA 96

Bülent Eren İle Söyleşi

Şimdiye kadar çok tanımı yazıldı ama bir de sizin ağzınızdan duymak gerekirse, shareware yazılım nedir?
Bülent Eren: Belli bir deneme süresi boyunca ücretsiz olarak kullanılabilen ve beğenildiği takdirde ücreti ödenen, beğenilmezse de artık kullanılmaması gereken yazılım türüne shareware diyoruz.

Türkiye'deki çok az sayıda shareware program yazarından birisiniz. Sayınızın bu kadar az olmasını neye bağlıyorsunuz?
BE: Kısaca Türkiye şartlarına. Ülkemizde bir programcının shareware bir program çıkarıp para kazanması hayal gibi bir şey.Kopya program kullanmaya alıştığımız için, kullandığımız bu programların ne emekler ile yazıldığını ve değerini anlayamıyoruz. Bizim için değeri belki de kopya ücreti olarak ödediğimiz az miktarda ve asla programı yazan kişiye gitmeyen para oluyor. İşte bu şekilde düşünen kişilere zaten ellerinde olan bir program için niye para yollayacaklarını anlatmak çok zor. Bu durumda tek yapılması gereken shareware programa bazı kısıtlamalar getirmek ve ' Bu kısıtlamaların kalkmasını istiyorsanız lütfen para yollayın' demekten ibaret.

Shareware program yazarlarının tek amacı para kazanmak mı?
BE: Elbette değil. Yoksa az olan sayımız sıfır olurdu. Aslında shareware program yazarlarının en önemli amaçlarından birisi isimlerini duyurabilmektir. Eğer gerçekten kaliteli bir program yazmışsa, kısa zamanda ismi duyulacak ve bu kendisine ilerde avantaj sağlayacaktır. Nitekim yurt dışındaki örneklere baktığımızda, pek çok shareware yazarının daha sonradan büyük yazılım şirketlerinde işe devam ettiklerini görüyoruz. Yani shareware program bir nevi yazarının referansı oluyor.

Neden güzel bir program yazan bir programcı bunu doğrudan satmak yerine shareware olarak çıkarır?
BE: Çoğunlukla bunun nedeni programı normal pazarlama yöntemleri ile satmasına imkanının olmaması. Ama bazı shareware oyun firmaları var ki, bunlar imkanları olduğu halde programlarını shareware olarak çıkarmaya devam ediyorlar. Bu da gösteriyor ki, aslında yazdığınız program iyi ise shareware pazarlama kötü bir yöntem değil. Düşünün bir kere yalnız ambalajına bakarak ve büyük miktarda para vererek aldığınız bir program beklediğiniz gibi çıkmıyor. Halbuki shareware olayında siz ilk önce programı beğeniyor ve sonra parasını ödüyorsunuz. Kullanıcılar için ne büyük bir avantaj olduğu açıkça görülüyor.

Siz şimdiye kadar kaç tane shareware program çıkardınız?
BE: 4 tane shareware programım var. Bunlardan birisi yap-boz bulmacası idi. İkincisi bir JPEG slayt göstericisi oldu. Sonra içinde 150 tane oyun açıklaması ve hileler olan bir program yazdım ve en son olarak ta ARA anti-virüs programını yazdım. Bunlar arasında en çok beğenilen ve ilgi gören ARA oldu.

Biraz ARA programından bahseder misiniz?
BE:ARA yerli virüslerle mücadele etmek için yazıldı. Daha sonradan kullanıcılar tarafından ilgi görünce ben de programı geliştirdim ve şu anda 5000'den fazla virüs bulabiliyor. Sanırım bu rakamla Türkiye'de yazılmış en büyük anti-virüs programı oldu. Gerek hız açısından gerekse virüs yakalaması açısından benzer yabancı yazılımlardan bir eksiği yok. Çok kısa zamanda eklemeyi düşündüğüm heuristic dosya temizleyicisi ile benim bildiğim kadarıyla dünyada bunu yapabilen iki anti-virüs programından biri olacak.

Peki böyle bir programın varlığından Türk bilgisayar kullanıcılarının haberi var mı?
BE: Programın ilk versiyonu çıkığından bu yana bir seneden fazla bir zaman geçti ve bu süre içinde BBS'ler aracılığıyla dağıtımı yapıldı. Türkiye'de modem kullanıcısı sayısı çok az olduğundan ARA belli bir çevreyle sınırlı kaldı ve çoğu kullanıcının programdan haberi olmadı. Ama sanırım bu ay sizin derginizin hediyesi olan diskette ARA'nın son versiyonu da olacak ve bu sayede epey bir kişinin programdan haberi olacak. Eh, bu da güzel bir şey ve böyle bir imkan sağladığınız için size teşekkür ederim.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
BE: Aslında var. Madem sesimi duyurabileceğim bir fırsat oldu, söylemeden geçemeyeceğim: Türkiye'de programcılığın gelişmesi için kişilerin bilgiye ulaşabilmesi lazım. Bunun en kolay yolu ise Internet. Ama maalesef günümüz Türkiye şartlarıyla çoğu bilgisayar kullanıcısı Internet'e giremiyor ve girebilen az sayıda kişi ise bunu oldukça zor şartlar altında gerçekleştiriyorlar. Ben şimdiye kadar öğrendiğim çoğu şeyi Internet sayesinde öğrendim. Bu bilgi denizinden yararlanmak herkesin hakkı ve bunun bir an önce sağlanması gerekiyor. Yoksa zaten geri kaldığımız yarıştan kopacağız.