Onun Multimedia'sı Var'

Üniversite biteli iki yıl, askerden geleli 3 ay oldu. Bir muhasebe bürosunda çalışıyorum, kazancım iyi sayılır. Okuduğum bölümle bir alakası yok ama şartlar malum, herkes istediği işle uğraşma şansına sahip değil. Her neyse, esas konuya gelelim; İş gereği bütün gün sayılarla boğuşuyorum. Akşam eve döndüğümde ise stres atmak için oturuyorum bilgisayarın başına. Açıyorum PC'min radyosunu veya CD sürücüme takıyorum en sevdiğim müzik CD'sini, hem müzik dinliyorum hem de aklımdaki grafikleri ekrana çiziktiriyorum. Son zamanların modası etkileşimli oyunlar da olabilir o akşamki tercihim. PC'imden çok memnunum açıkçası.

Oysa iki hafta öncesine kadar her şey çok daha farklıydı. Bir kaç yıl önce askere gideceğim diye para biriktirmiş, yedek subay maaşımla geçinebileceğime kanaat getirince de biriktirdiğim parayla bir Pentium 100 almıştım. Gelin görün ki, hala güçlü bir bilgisayar konumunda olmasına rağmen bana yetmiyordu. Nasıl yetsin ki? Herkesin öve öve bitiremediği multimedia'nın avantajlarından - haklı olduklarını şimdi çok daha iyi anlıyorum - yoksun olmak canımı fazlasıyla sıkıyordu. Bir gece bizim Murat'ın evinden dönerken kesin kararımı verdim, artık benim PC'min de multimedia ile şenlenmesinin zamanı gelmişti . Murat, iyi bir insandır ama aynı zamanda tam bir teknoloji delisidir.

Hani şu ' Her çıkan elektronik alet bende olmalı' deyip, üstüne atlayan, ondan sonra da özelliklerinin tamamını dahi öğrenmeden yeni bir ürün peşinde koşmaya başlayan maymun iştahlılardan. Anladınız herhalde, adamın bilgisayarında her şey var. Bir Pentium 166, üstünde 8 hızlı CD Sürücü, 16 bitlik, üstüne basa basa ' wave table'lı diye övdüğü ses kartı, yükseltilebilir bellekli bir grafik kartı, hoparlör, mikrofon ve tabii ki en hızlısından bir faks/modem. Var, var olmasına da sanki süs. Sadece benim gibi az çok bu işten anlayan arkadaşlarına hava atmak için ara sıra açıyor. Onda da kendisi bir şeyler yapsa, canıma minnet: Takıyor CD'yi ha bire demo seyrettirip duruyor. Benim ağzımın suyu akıyor, ' Bende olsa neler yaparım' diyorum, o zevkten dört köşe olmuş anlatıyor; ' Abi, 10 hızlı alacam öbür ay, belki sistemi de komple yenilerim, şöyle bir Pentium Pro fena olmaz'. ' Onun multimedia'sı var güzel mi güzel, ama hiçbir şansı yok, çünkü maalesef ruhu yok' şeklinde değiştirdiğim şarkıyı mırıldanarak ve kesin kararımı vermiş olarak ayrılıyorum evinden.

Sıkıntılı Alıcı

Ertesi gün Cumartesi. Kızgınlığım geçmiş değil. Bilgisayar ile benim kadar ilgili birinin mutlaka PC'nin sınırlarını sonuna kadar zorlaması gerektiğine olan inancım daha da pekişmiş durumda sokağa atıyorum kendimi, doğruca banka otomatına. Kartı yerleştirip şifreyi giriyorum. Bunları yaparken bile makineleri kullanmaktan zevk aldığımı farkedince, kararımın ne kadar doğru olduğunu görüp seviniyorum. Hesabımda 49 milyon küsur var, 50 milyon TL diyelim. Dişten tırnaktan artırdığımız tüm para bu. Şu anda harcayacak daha önemli bir yerim yok. Artık multimedia bütçemiz de belli oldu. Alış-veriş listem belli olana kadar param bankada kalsın.

Birden seçim yapma konusundaki yeteneksizliğim geliyor aklıma. Tamam multimedia almaya karar verdik, istemek de başarmanın yarısıdır. Ama, seçimi nasıl yapacağım? Birden gözümün önünde bir sahne canlanıyor. Bir bilgisayar dükkanındayım, satıcı bana multimedia donanımlarının listesini uzatıyor. Panik halindeyim. Hangisi, hangisi diye soruyorum kendime. Cevap yok. Pek çok satıcının özelliklerini ve çıkardığı sorunları bilmeden ürün sattığını bildiğimden, ona da sormaya çekiniyorum. Sonuç belli ki rasgele bir seçim olacak, sadece o anın stresinden kurtulmak için ' Şunu alayım' diyeceğim. Sonra evde ikinci sahne: ' Allahım nasıl yaptım, keşke deneyip alsaydım' şeklinde sayıklamalar. Bu karabasandan sıyrılıp, koşar adım gazete bayiine gidiyorum. Yapılacak en iyi iş bu seçimde uzmanlardan yararlanmak. Uzman deyince de aklıma bilgisayar dergileri geliyor. Dergiler elimde hem eve doğru yürüyorum, hem de okuyorum. Çayımı koyup odama geçiyorum, kütüphanemden geçmiş sayıları da teker teker çıkartıp multimedia ile ilgili testleri hızlı hızlı okuyorum, ilanlara bakıyorum. Kafamda bir konu netleşiyor en azından. Bütün donanımları tek tek almaktansa, en azından CD sürücü, ses kartı, hoparlör ve mikrofonlardan oluşan Multimedia Kit'ler benim için daha avantajlı gözüküyor. Ayırdığım bütçe daha kısıtlı olsaydı, belki parça parça satın alır ve para oldukça genişletirdim ama buna gerek yok, hem fiyat olarak da daha hesaplı olduğu ortada. Hem bu tür kitlerde, parçalar arasında uyum problemi de çıkmaz. Demek ki Multimedia Kit'ler üzerinde daha dikkatli durmalıyım.. İyi de hangi firmanın sunduğu paketi almalıyım? Dergide en az 10 tane multimedia kit ilanı bulmuşum, benim gibi kararsız ve paranın kolay kazanılmadığını bilen birine panik yaşatacak kadar da çok seçenek var. Gördüğüm kadarıyla, KDV hariç 140 dolardan başlayan fiyatlar, 325 dolara kadar çıkıyor. Doğal olarak fiyatların yükselmesi ile birlikte, kitlerin içeriği de gelişiyor. Genelde içinde bulunan CD-ROM sürücünün hızına göre 4x, 6x gibi başlıkları olan bu multimedia paketlerini, denemeden ya da en azından denemiş birinden fikir sormadan satın almanın sokağa para savurmaktan farkı yok. Artık bir adım atmanın zamanı geldi diyerek, listemdeki ilk telefon numarasını çeviriyorum. Çok da şaşırıyorum aynı zamanda. Bir buçuk yıl içinde firmaların pazarlama teknikleri ne kadar da gelişmiş. PC'mi alırken de bu tip telefon görüşmeleri yapmıştım ama sanki o satıcıların bazıları, kahvede boş boş oturup sıkılacağına bilgisayar pazarına girmiş bitirimler gibi davranmışlardı. Her neyse, karşımdaki nazik ses bana hangi amaçla kullanacağımı öğrenebilirse daha kolay yardımcı olabileceğini söyleyince yıkılıyorum. Doğru ya ben henüz kendime hedef belirlememişim. Teşekkür ederek telefonu kapatıyorum. Ve hem düşünüp hem de dergileri karıştırmaya devam ediyorum.

Kullanmak istediğim, multimedia gerektiren yazılımlar oldukça fazla ve müzikten, oyundan tutun da grafik programlarına kadar geniş bir yelpaze içinde yer alıyor. Öyleyse tercihim, her amaca hizmet edebilecek, hiç bir uygulamada tıkanmayacak bir multimedia paketi olmalı. O anda PC World sayılarından birinde multimedia standartlarına ilişkin bir şeyler okuduğumu hatırlıyorum. Aradığımı bulmam uzun sürmüyor. Başlık şöyle; ' Yeni multimedia standardınız: MPC3 ' . Haberde, multimedia alırken yarının ihtiyaçlarını da karşılayacak sistem için fazla araştırma yapmamıza gerek olmadığı ve Yazılım Üreticileri Birliği (SPA)'nın yazılım dünyasındaki gelişmelere göre bir multimedia PC standartları oluşturduğundan bahsediliyor. Bu kuruluşun belirlediği en son standart MPC3 adını taşıyormuş. SPA'ya göre bu standartlar gelecek nesil PC oyunlarını ve diğer multimedia uygulamalarını çalıştırmaya yetecekmiş. Standartların bende eksik olan kısmını hemen bir yere not ediyorum;

tam ekran video modunu destekleyen yazılımMultimedia kit'lerin çoğunda son seçenek dahil değil ama olmazsa onu ayrıca alıp ekleyebilirim. Evet, bu standartlar en azından bir MPEG kartının şart olduğunu gösteriyor. Böylece listeme MPEG kartı da eklenmiş oluyor. Kendi bilgilerimden yola çıkarak, bir de ekran kartı yazıyorum en alta. CD-ROM'un hızı konusunda tereddütlüyüm. Bu SPA her halde MPC3 standardını belirlerken gerekli minimum multimedia donanımını dikkate almış olmalı. CD sürücümün 8 hızlı olmasının daha iyi olacağını düşünüyorum. Teknoloji bu belli olmaz, yarın öbür gün ' Arkadaşlar, kusura bakmayın ama artık yeni programlarımız en az 8 hızda çalışacak' diyebilirler ve eminim ki, tıpkı geçmişte olduğu gibi diyecekler de. Param artarsa radyo kartı da alabilirim belki.

Madem bu kadar para harcayacağız, öyleyse bütün imkanları seferber etmeliyim. Alacağım şey bir yazılım olsa demosunu seyrederek, fonksiyonlarını inceleyerek doğru seçim yapabilirim belki ama bir bilgisayar firmasına gidip bütün donanımları tek tek kurdurup, denemek imkansız. O yüzden tekrar bir telefon trafiği başlıyor, bütün firmaların satış bölümlerinden multimedia paketlerinin fiyatlarını ve özelliklerini işyerime fakslamalarını istiyorum. (Az önce de söylediğim gibi, artık modern pazarlama ilkelerine göre hareket eden tüm firmaların satış bölümleri var ve size ellerinden geldiği kadar yardımcı olmaya gayret ediyorlar). Çok geçmeden 10 markanın 25 kadar seçeneği elime ulaşıyor. Bütün imkanları seferber edeceğiz dedik ya, elinden pek çok multimedia donanımı geçmiş bir uzmana danışmak da farz oluyor artık. Bilgisayardan anlıyoruz dedik ama, araya askerlik girdi, biraz uzak kalmışız. Tanıdığım bir donanım satıcısı yok, aklıma bir tek bilgisayar dergileri geliyor. İyi de onca işleri arasında bana yardımcı olabilecekler mi bakalım? Hemen kuzenimi arıyorum, arkadaşının hala PC World'de çalışıp çalışmadığını öğrenmek için. Şans yardım ediyor: arkadaşı Vedat hala derginin araştırma servisinde çalışıyormuş. Telefon açıp onun yardımını istiyorum, belki bir ziyaret ayarlanabilir düşüncesiyle. Bir kaç saat sonra beni arayıp sonucu bildiriyor: Cuma günü bekliyor, orda gerekli insanlarla tanıştıracak beni. Bekleme dönemini de cevap aradığım soruları hazırlayarak geçiriyorum.

Gittim Gördüm, Hepsi Okumuş Çocuklar

Sabırsızlıkla beklediğim Cuma günü geliyor sonunda. Öğle tatilinde fırlıyorum ofisten, doğru PC World'e. Lobiden haber salıyorlar Vedat'a, misafiriniz var diyerek. Az sonra kapıda görünüyor, içeriye buyur ediyor. Biraz hoş beş'ten sonra beni PC World yazı işlerinin çalıştığı bölüme götürüyor. İşte Türkiye'nin PC ' guru'ları karşımda. Ortalık kasaları açılmış PC'lerle, donanım parçalarıyla dolu, masaların üstü çok dağınık; iş yoğunluğundan etrafı toplamaya zaman bulamıyorlar anlaşılan. Yıllardır yazılarını severek okuduğum Cenk'e doğru seğirtiyorum. Vedat da ' Arkadaş tanıdık, yardımcı olun' deyip ortadan kayboluyor. Hızla kendimi tanıtıyorum, ama derdimi anlatmak ne mümkün: Bir yandan telefonda birilerine ' Hocam, PC World Online hazır, yüzlerce Web sayfası oldu. Ne zaman açılıyor bu TurNet...' diyor, bir yandan da klavyesini takırdatıp duruyor. ' Ben multimedia konusunda danışacaktım' diyecek oluyorum, eliyle yan masadaki uzun saçlı, yorgun bakışlı arkadaşını işaret ediyor. Hemen tanışıyoruz: Tolga, test merkezinden sorumluymuş. Sima olarak tanımıyorum, ama titizlikle ele aldığı donanım incelemelerini okumuştum; doğru kişiyi bulduğuma kuşku yok. Gelen fakslardan oluşturduğum listeyi masanın üstüne koyuyorum ve ilk soruyu patlatıyorum; ' Tolga, söyle hangisi iyi? Editörün tercihi simgesini hangisinin yanına koyacağız?' Garip garip bakıyor yüzüme, nereden çıktı bu adam gibilerinden. Ama dediğim gibi hepsi okumuş, kibar çocuklar.

Nitekim Tolga da kısık sesi ve kendine has tarzı ile başlıyor anlatmaya: ' Biliyorsun zaman zaman çeşitli multimedia donanımlarını test edip, bazılarını En İyi Seçim olmaya layık görüyoruz. Ancak teknoloji yerinde durmuyor, şimdi sana çeşitli marka ve modeller önersem bir sonraki sayımızda başka bir modeli En İyi Seçim olarak görebilirsin.

Bu yüzden, bir donanım satın almadan önce bilgisayar dergilerinde yayınlanan testleri günü gününe izlemelisin. Ama sana bazı ipuçları vererek seçiminde yardımcı olabilirim. İstersen ses kartından başlayalım. Sen ses kartları hakkında neler biliyorsun. Şöyle kısaca bir özetle. Ona göre ben de sana bir kaç ipucu vereyim'.

Bu sınavdan çakacağımız kesin. Yine de denemekte fayda var. Kafamda kısaca toparlıyorum ve kısa kısa açıklıyorum. Ama ona pek tatmin edici gelmemiş olacak ki, yüzüme dikkatlice bakarak ' En baştan başlasak daha iyi olacak' diyor. Bu kısa cümle, Tolga'nın kendine özgü konuşma tarzı ile üzerimde oldukça etkili oluyor. Öğretmenini can kulağıyla dinleyen bir öğrenci edasıyla not tutmaya başlıyorum; ' Ses kartlarının temel amacı bilgisayarlardan ses çıkartmak amacına dayanır. Yani ses ve müziğe aracılık ederler. İlginç olan, bu her iki fonksiyonu yerine getirebilmek için ayrı ayrı birimlerini kullanır. Sesleri çalmak için DAC (Sayısal Analog Çevirici), müzikleri çalmak için müzik çalmaya programlanmış yongalar, örneğin FM yongaları kullanılır. Sınırlı yeteneği olan FM yongaları, yavaş yavaş yerini Wavetable yani dalga tablosu sentezi yapabilen yongalara bırakıyor. Çünkü bunların çok büyük üstünlükleri var. Sıradan bir dalga tablosu sentezli ses kartı bile en azından 128 enstrüman sesini gerçeğe yakın kalitede çıkartır. Gerçek hayatta çalınan bir enstrümanın sayısal kaydını kullanarak ses ürettiklerinden dolayı gerçekçi oluyor. Tabii burada kartın kullandığı bellek miktarının da önemi var.'

Yorum Yok!

Anlaşıldı, Tolga bana kesinlikle bir marka ismi söylemeyecek. Resmen ' anlayana sivrisinek saz, anlamayana...' yaklaşımıyla hareket ediyor. Ama ben ilk tüyoyu kaptım bile. Madem multimedia diye tutturduk ve sesin de bu işin temeli olduğunu biliyoruz, öyleyse alacağımız ses kartı, FM yongalarından daha kaliteli ses üretebilen Wavetable özelliğine sahip olmalı. Tolga ağır ağır devam ediyor; ' Eğer müzik işinde ciddi isen, ki pek hevesli gözüküyorsun, o zaman alacağın ses kartının MIDI standardını tam olarak desteklediğinden emin ol.

Ayrıca oyunların tümü , çok popüler olduğundan dolayı Sound Blaster ses kartını destekler, ama nereye kadar. Bu yüzden alacağın ses kartının üstünde, %100 Sound Blaster Compatible (Sound Blaster ile %100 uyumlu) ibaresinin olmasına dikkat et.' Ben anladım anlamasına ama, hocasının ağzından çıkan hiçbir lafı kaçırmamaya çalışan çekirge gibi dinliyorum anlattıklarını.

' CD-ROM'lara gelince. Arayacağın en önemli özellik hızı olsun. İki hızlılar artık müzelerde, dört hızlılar ise artık piyasadan kalkmaya başladı bile. Altı hızlılar için minimum diyebiliriz. Ayrıca fiyat açısından elverişli durumda olan sekiz hızlılardan yana da tercih yapabilirsin. On hızlılar ve kısa süre içinde tanışacağımız oniki hızlılar için ise,en azından önümüzdeki bir yıl için daha bekleyebilirsin. Henüz 10 ve 12 hızlılarda teknoloji tam oturmadı; hız arttıkça CD sürücü veriyi okurken tekleyebiliyor, hata mesajları veriyor. Yeni sürücüleri test ettiğimizde bu sorunun giderilip giderilemediğini görecek ve sizi bilgilendireceğiz. Arayacağın ikinci önemli özellik, veriye ulaşma zamanı olmalı.

Dikkat et, alacağın CD-ROM'un ortalama erişim zamanı 200 milisaniyeden yüksek olmasın. 256 K'lık ön belleği olması da iyi olur. ' PC'nin SCSI arabirimi var mı?' Bu terimi duyduğuma eminim ama bende cevap yok. ' Bilmiyorum' diyorum, biraz utanarak. Tolga özel olarak istenmemişse SCSI arabirimli PC satmayacaklarını söylüyor. Demek ki, PC'min arabirimi IDE imiş. ' Eğer SCSI arabirimi kullanan bir PC'in olsaydı, SCSI CD-ROM alma seçeneğin de olabilirdi. Bunlar oldukça hızlıdır ama fiyatları da yüksektir. Sonuçta senin alman gereken bir IDE CD-ROM olmalı. Bir de şunu unutma: Ses kartını ve CD-ROM sürücünü ayrı ayrı alacaksan uyumlu olmalarına dikkat et ve ses kartına bağlanacak olan audio kablosunu istemeyi unutma. Yoksa kulaklık, tabii eğer çıkışı varsa, kulağının en iyi arkadaşı olur ona göre.'Not aldığım kağıtlara bakıyorum. Çerçeve içine aldığım özellikler, 6 veya 8 hız, düşük erişim hızı, ses kartı ile uyumluluk. Alacağım CD-ROM'da aramam gereken özellikler bunlar. Tolga'yı daha fazla meşgul etmek istemiyorum ama daha ekran kartı hakkında bilgi almamışım. ' Çok kısa olarak,' diyorum, ' ekran kartlarından da bahsedebilir miyiz?'.

Senden kurtuluş yok der gibisinden bakıyor yüzüme. ' Bilgisayarın her parçasında olduğu gibi, ekran kartında da hız önemli. Gözlerin rahatsız olmaması için ekran tazeleme hızının 72 Hz olması şart. Aslında hemen hemen bütün kartlar artık bu hızı sağlıyor, ama 800x600 çözünürlüğün üstüne çıkıldığın da hızda da düşüş oluyor, bu bir. İkincisi, şöyle baba bir grafik programı kullanacaksan en az 2 Mb'lık bir ekran kartı almalısın. Veya terfi edilebilir bellekli bir kart al. Bunların dışında 64 bit'ten aşağı bir ekran kartı alırsan parana yazık edersin'. ' Windows' diyecek oluyorum. ' Lafı ağzımdan aldın. Ekran kartından tam performans almak istiyorsan, sürücü dediğimiz yazılımların sisteme yüklenmesi gerekiyor. Windows 95 kullanacaksan, büyük ihtimalle 95 içinde gelen ekran kartı sürücülerinden yararlanabilirsin. Ama kartla birlikte gelen Windows 95 sürücüleri varsa onları kullan. Windows 3.1 kullanacaksan kartla birlikte mutlaka sürücüsü gelir.''

Piyasada şu sıralar S3 yongasını kullanan çok sayıda ekran kartı var. Bu tür ekran kartları, pek sorun çıkarmadığı için yakın çok tutuldu. Ancak S3 artık tek başına bir anlam ifade etmiyor. Yanında ' generic' ibaresini gördüğün S3 yongalı ekran kartları, standart, no-name kartlar. Pek çok kişinin ihtiyacını görmeye yeterli, ancak ekran kartından başka özellikler de bekliyorsan seçiminde dikkatli olman lazım.'

Aslında bunları biliyorum da sözünü bölmemek için dinliyorum. Zaten iyi kötü bir VGA kartım var. Bana multimedia donanımları aldırtacak sebeplerin başında, bilgisayarımda film seyretmek de geliyor. Biraz ayıp olacak belki ama bunu da sormak, öğrenmek zorundayım. Hazır konu ekran kartlarından açılmışken, tam vaktidir deyip sorumu soruyorum. ' Film seyredebilecek miyim, bu özelliklere sahip bir ekran kartıyla?' . İçinden ' Fesuphanallah' dediğini hissediyorum ama dedik ya, kibar çocuk. ' O zaman bir MPEG kartı al. Böylece tam ekranda ve kare atlamadan film seyretme imkanın olur. Biraz pahalıdır ama, ona göre'. Güzel söylüyorsun da ben de o kadar para yok demek geldi içimden, vazgeçtim tabi ki. ' Bütün bütçemin tamamı 550 dolara denk geliyor' dedim sadece. ' Öyleyse senin yapacağın en iyi şey, ince eleyip sık dokuyarak, sana yetecek ortalama bir MPEG kartı alman olacak. Yok param yetmez diyorsan, o zaman yazılım ile MPEG desteği veren bir ekran kartı al. Donanım kadar iyi çözüm vermese de, çok fazla bir beklentin yoksa yeterli olur bence. Özellikle S3 Trio 64V+ yongalı ekran kartları MPEG filmler için hiç de fena sayılmaz.'

Yeteri kadar vaktini aldığımı düşünerek, Tolga'ya teşekkür ediyorum ve diğer arkadaşlara da ' Hoşça kalın' diyerek ayrılıyorum. Kısa bir öğle tatiline çok şey sığdırmanın mutluluğu içinde işime geri dönüyorum. Doğrusunu isterseniz, bütün öğleden sonramı da, aldığım tüyolara uygun donanımları düşünmekle geçiriyorum. Eve vardığımda ise hemen firmalardan aldığım bilgileri koyuyorum önüme. Boş bir kağıdın bir yanına aradığım özellikleri, diğer yanına da buna uygun donanımları sıralıyorum, tabi ki fiyatlarıyla beraber. Ne de olsa her istediğimizi alacak paramız yok. İlk olarak aklıma ' Multimedia Kit'lerinin avantajları geliyorsa da, artık istemem gereken özellikleri biliyorum. Böylece tüm parçaları tek tek almaya karar veriyorum. Hiç belli olmaz, belki de alacağım donanımları hepsini içeren bir kit bulup onu alabilirim.

Multimedia'nın temeli madem ki CD-ROM, önce ona karar vermeliyim. Aslında konuştuğum satıcıların tümü şu sıralar, piyasada 6 hızlı CD sürücü bulmanın oldukça zor olduğunu belirtmişti. Bunu Tolga'nın söyledikleri ile beraber değerlendirmekte fayda var. Eğer 6 hızlılar standart hale geldiyse, bu da demektir ki, çok yakında 8 veya 10 hızlılar bu pozisyona yerleşecek. Bilgisayar dünyasının değişmez kurallarından birisi bu. Daha kullanıcılar, piyasaya yeni çıkan bir ürünü alıp almamayı düşünürken veya yeni almışken, bir üst model çıkıyor. Kısacası bu alanda teknolojiyi yakalamak mümkün değil, bu yüzden yapabileceğim tek şey biraz ileri görüşlü davranıp 8 hızlı bir CD sürücü almak. Hemen diğer özelliklere bakıyorum, düşük erişim hızı, yüksek veri transferi özelliği. Listemde bunlara uygun 3 tane CD sürücü buluyorum. Bu seçeneklerin piyasanın durumu ile ilgili olduğunun bilincinde olarak, bir süre daha erteleyebilirim bu işi, fakat beklemeye sabrım yok. Düşünüp taşınıyorum, 200 ms'lik düşük erişim hızı ve 1200-1300 Kb/sn düzeyindeki veri transferi özellikleri ile 8 hızlı bir Gold Star CD sürücü ilk alternatifim. Fiyatı da KDV dahil 110 dolar civarında. Buna benzer özellikler taşıyan Aztech veya Creative de olabilir.

Sıra geldi ses kartına. Seçeneklerim, CD-ROM'a göre oldukça fazla sayılır. Daha ilk adımda, müzik benim için çok önemli olduğu için Wavetable (Dalga tablosu sentezi) olmayanları eliyorum. Ensoniq Sound Scape Elite aradığım özelliklere fazlasıyla sahip. Ama bu 2 MB Rom'lu, 32 seslik polifoniye sahip kart benim kısıtlı bütçem için biraz pahalı geliyor. Creative Sound Blaster AWE32'de benim için iyi olurdu ama her ikisinin de 300 dolar civarındaki fiyatları, onları da elememe yol açıyor. Diğer ürünleri, iyice inceliyorum. Creative Sound Blaster 32 benim için yeterli gözüküyor. DAT kalitesinde sayısal ses, FM sentezi ve Wavetable sentezi sunan bu kartın fiyatı da 190 dolar civarında. Böylece bütçemizin 300 dolarlık kısmını doldurmuş oluyorum.

Eğer parayı denkleştirebilirsem bir MPEG kartı alabilirim diye düşünüyorum. Ya da yazılım ile MPEG desteği veren bir ekran kartı alıp, kalan para ile bir de radyo kartı edinirim, belli mi olur. Her neyse doğruya doğru, MPEG kartları hakkında hiç bir şey bilmiyorum. Huyum kurusun biraz çekingenim, Tolga'yı da bir kez daha rahatsız etmeyi göze alamıyorum. Öyleyse öz kaynaklarımızı kullanacağız. PC World'lerden birinde bu tip bir test hatırlıyorum. Bulmam uzun sürmüyor. Tüm özelliklerin birbiriyle karşılaştırıldığı tabloyu inceliyorum. Her zaman olduğu gibi, yine gözüm yükseklerde, ama kısıtlı paranın gözü kör olsun. Üstelik, illa ki pahalı şeyler daha kaliteli olacak diye bir kural da yok. Listede Movie Vision MPEG Lite gözüme çarpıyor. Firmalardan aldığım bilgileri karıştırıp bu ürünü buluyorum. 150 dolarlık fiyat bana oldukça uygun geliyor. Gerçekten biraz param artacak gibi. Hangi donanımları alacağıma karar verebildiğim için kendimi tebrik ediyorum ve alışveriş ile geçecek bir hafta sonuna kendimi hazırlamak için uykuya dalıyorum.

Büyük Gün

Ertesi gün, her zamankinden daha erken uyanıyorum, multimedia heyecanıyla. Eh kolay değil, meyvesiz ağacımız bugün şenlenecek. Akşamdan hazırladığım listem elimde, bir şeyler atıştırıyorum hızlı hızlı. Sonra dışarı atıyorum kendimi. Gerilim yaratacak herhangi bir durum yok artık. Eskisi gibi panik durumları yaşamamı gerektirecek bütün olumsuzlukları ortadan kaldırmışım. Ne almak istediğimi bilerek gidiyorum satıcı firmaya. Bütün donanımları tek tek ve özelliklerini bir kez daha kontrol ederek satın alıyorum. 8 hızlı bir Goldstar CD sürücü, Creative Sound Blaster 32 ses kartı, Movie Vision Lite MPEG kartından kalan parayla da 50 dolarlık bir radyo kartı alınca, multimedia setim tamamlanmış oluyor.

Elimden geldiğince hızlı bir şekilde eve geri dönüyorum, sistemi alıp yakındaki bilgisayarcıma giderek yardım istiyorum. Terfimi, donanımların kitapçıklarını kullanarak kendim de yapabilirim ama daha çabuk ve güvenli olacağı düşüncesiyle, teknik servise yaptırıyorum. Kontroller yapılıyor, her şey yolunda.

Mutlu Son

Başında da söylediğim gibi şimdi çok mutluyum. O devamlı sistemiyle övünen ama hiç kullanmayan arkadaşım Murat vardı ya, o da bana hava atamıyor artık. Bir kez daha hatırlatmakta fayda var. İster multimedia paketi alın, ister donanımlarınızı tek tek alın, kesinlikle önceden ne amaçla kullanacağınıza karar verin ve araştırmanızı ona göre yapın. Asla kullanmayacağınız özellikleri olan ya da size yetmeyecek bir donanımı alıp boşa para harcamayın, piyasada mutlaka sizin aradığınız tipte seçenekler vardır.

İşte böyle. Başımdan geçenleri anlatarak, benzer sıkıntıları olduğunu tahmin ettiğim sizlere yardımcı olmaya çalıştım. Eğer başarabildiysem ne mutlu bana. Tabii darısı sizin başınıza...