Serdar BÜYÜKÖZER
Türkçe mi Yoksa 'English' mi?Bilgisayarlarımızda kullandığımız programların dili ne olsun: Türkçe mi yoksa İngilizce mi? Çeviri yapılmasını istiyor muyuz?BUGÜN bir mektup aldım (hayır, hayatım değişmedi). Epeydir merak ettiğim bir konuydu, ben de bir yazı yazıp size danışmaya karar verdim. Önce mektubu birlikte okuyalım (biraz kısalttım) : Serdar Bey, Türkiye'de pazarladığınız PC'lerde orijinal İngilizce software yerine Türkçe tercümelerini veriyorsunuz. Ne büyük bir hata! Türkçe tercümeleri okuyup anlamak mümkün değil. Nitekim, az buçuk İngilizce bilen herkes İngilizce orijinalleri tercih ediyor. Gördüğüm kadarıyla, bu tercümeleri yapanlar Türk Dil Kurumu'nun tesiri altında kalmışlar. Yani, Türkçeye diğer lisanlardan giren kelimeler bu insanlarda bir aşağılık kompleksi uyandırmış olmalı ki, İngilizce ve Arapça menşeli kelimeleri kullanmaktan imtina etmişler ve yaptıkları tercümeleri lisanımızda yeri olmayan saçma sapan uyduruk kelimelerle doldurmuşlar. İngilizce kelimelerin kullanılmaması yüzünden, İngilizce dokümantasyon ile Türkçe dokümantasyon birbirini tutmuyor. ' Kolay sınama tanımlaması' , ' imleç' ve ' çoklu ortam' gibi abuk sabuk kelimeler kafa karıştırıyor. Diğer taraftan Arapça kelimelerin kullanılmaması yanlış anlamalara sebep oluyor. Nasıl ki orijinal İngilizce dokümantasyonda Latince kelimeler varsa, Türkçesinde de Arapça kelimeler olması şart. Düşünün bir kere, İngilizce dokümantasyonda Latince kelimeler kullanılmasaydı, "second level memory" yerine ' two flat store' demeleri gerekirdi. Ben bu şekilde yazılan bir metni güçlükle okuyabiliyorum ve karşıma böyle bir şey çıktığı zaman sinirleniyorum. Bilgisayar kullanmağa 16 sene önce bir Apple II ile başladım. Bilgisayar yüksek mühendisiyim. Dört sene kadar mainframe (IBM 4381) sistem programcısı olarak çalıştım ve halen Lotus Notes müşaviriyim. Bilgisayara bu denli aşina olmama rağmen, bu tercümeleri anlamıyorum. Türkçeye tercüme edilen programları verimli ve profesyonel bir şekilde kullanmak asla mümkün değil. Bu tercümeleri kullanan insanlar kullandıkları programların ve işletim sistemlerinin kabiliyetlerini öğrenemiyorlar, dolayısıyla bunlardan gerektiği gibi istifade edemiyorlar. Bir fonksiyon hakkında bilgi almak isteyen insanlar, müracaat ettikleri yardım dokümantasyonunu okuyup anlayabilmek için ayrıca yardıma muhtaç kalıyorlar. Türk Bilişim Derneği bu tercümelerde kullanılan kelimelerin İngilizce karşılıklarını veren bir bilişim (???) sözlüğü çıkarmış. Demek ki bu tercümeleri anlamak için sözlük kullanacağız. Amerikan şirketleri, müşterilerinin bilgisayarı rahat kullanabilmesi için yeni fikirler geliştirirken, Türk şirketleri insanların hayatını zorlaştırmak için çaba sarf ediyorlar. Tahmin edilebileceği gibi Amerika'da bilgisayar satışları Türkiye'den çok daha fazla.Tercümelerin ne kadar kötü bir dille yazıldığını anlatabilmek için iki ay kadar evvel bizzat yaşadığım bir tecrübeden bahsetmek istiyorum: bir arkadaşım, müşterisinin Türkçe Windows 95 makinasını bir NT Server'a bağlayabilmek için 8 saat kadar uğraştıktan sonra beni yardıma çağırdı. İkimiz birlikte bir saat daha uğraştıktan sonra problemi çözdük: ' Türkçe' dialog kutularını anlamadığımız için IP adresini yanlış yere yazmışız, o yüzden çalışmıyormuş. Ücreti $150/saat olan arkadaşımın bu tercüme hataları yüzünden uğradığı zarar $1,350 oluyor.Şimdiye kadar satın aldığım bütün PC'lerde, beni rahatsız eden bu tercümeleri kaldırıp, yerine orijinal İngilizceleri kurdum. Bunu her yaptığımda, bazı uyumsuzluklar çıktı ve bazı proprietary fonksiyonları tamamen kaybettim. Sizden ricam bu tercümelerin anlaşılmadığını gerekli yerlere bildirmeniz. Ben şahsen bir daha ki sefer PC alırken kim bu software işini benim istediğim gibi yapmışsa, onun makinesini alacağım. Selam ve sevgiler, Oldukça ağır bir eleştiri. Sektörün içinden biri olarak çeviri konusunda bildiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle, çeviri yapmak son derece pahalı ve zor bir işlem. İngilizce'den Türkçe'ye çevirmek zaman alıyor ve maliyeti de artırıyor. Öte yandan, hiçbir üretici kullanıcıların İngilizce öğrenmesinin bir zorunluluk olduğunu düşünmüyor. Bu yüzden çeviri yapılıyor. Türkiye'de çeviri, başlangıçta bağımsızdı. Başka bir deyişle, bir şirket bir ürünü Türkçeleştirmek istediğinde bunu kendi bünyesinde ve kendi kaynakları ile ve kendine göre yapıyordu. Ancak sektörün hızla büyümesi, kişilerin ve kurumların giderek değişik şirketlerin ürünlerini birarada kullanması sonucu çeviri konusunda bir işbirliği zorunluluğu doğdu. Çünkü aynı İngilizce kelime için kullanılan farklı Türkçe karşılıklar rahatsızlık veriyordu. Şirketlerin ürünleri kendi içinde tutarlıydı. Fakat farklı şirketlerin ürünleri birarada kullanılınca tutarsızlıklar ortaya çıkabiliyordu. Son bir kaç yıldır yapılan çalışmalar sonucunda Bilkom-IBM-Microsoft-Türkiye Bilişim Derneği sıkı bir işbirliği içinde ortak bir sözlük üzerinde uzlaşmaya vardılar. Ürünlerin yeni baskıları ve eski baskıları arasında tutarsızlık olmaması için şirketler devam niteliğindeki ürünlerinde teriminolojilerini korumayı tercih ederken yepyeni ürünlerde ortak sözlüğü tercih ediyorlar. İlk yapılan çevirilere göre alınan yol bence oldukça büyük. Bana göre sorun şurada: Bir acemi anlamını bilmiyorsa, formatlamak da biçimlemek de bir şey ifade etmez, önce hangisini öğrenmişse öyle alışır ve öbürünü yadırgar. Türkiye'de çeviri yapmanın yaygınlaşmadığı dönemde bilgisayar kullanmaya başlayan ve bu yüzden İngilizce terimleri öğrenmiş olan çok büyük bir kesim var. İçinde benim de olduğum bu kesim için, alıştığımız İngilizce terimlerin Türkçe karşılıkları adeta yeni bir dil. Tamamen Türkçe programlar kullanarak bilgisayar öğrenen yeni kuşak bilgisayarcıların terminolojiyi garip bulmadıklarını düşünüyorum. Ancak tam da emin değilim. İşte bu nedenle bir anket yapmaya karar verdim. Ben bir dilin saf olmasından yanayım. Yani aynı cümle içinde değişik dillerden kelimeleri kaynak dildeki şekli ile kullanmayı sevmiyorum. Türkçenin zayıf bir dil olduğu görüşüne katılmıyorum. Yeni buluşlar yapılınca yeni adlar gerekiyor ve bulunuyor. Böylece daha önce olmayan kelimeler dile ekleniyor. Bu durumda terimler de başlangıçta garip gelebilir. Buna direnç göstermeye gerek yok. Kim ne şekilde kullanınca rahat ediyorsa bilgisayarını o şekilde kurmalı diye düşünüyorum. Fare kelimesinin İngilizce aslı mouse. Herkes mouse derken, birden fareye alışıverdik. Önceleri ' fare denir mi yahu, o mouse' diyorduk. Oysa mouse kelimesi de İngilizce'de hem aksam hem de hayvan adı. Şimdi pek yadırganmıyor. Arada bir hoş çeviriler oluyor tabii, ama bunlara bakıp çeviri işleminden vazgeçilmesini, tüketiciler açıkça belirtmezlerse, doğru bulmuyorum. İşte bir örnek: ' Bu kitapta size Windows tanıtılıyor ve Windows ile ayağa kalkıp hızlı koşmanız sağlanıyor' . Bu arada İngilizce yazılıma ' Burası Türkiye değil mi kardeşim, niye İngilizce yazılım yüklüyorsunuz, biz İngilizce bilmek zorunda mıyız, bunun Türkçesi yok mu?' diyen de çıkıyor. Sorun şu: En çok hangisi tercih ediliyor belli değil. İşte tam da bu noktada tüketici eğilimini bilmek önem kazanıyor. Sizler nasıl bir yazılım kullanmayı tercih ediyorsunuz? Bu bilinirse üreticiler de ürünlerini satışa sunarken bunu dikkate alırlar. Sonunda da kimse aldığı bilgisayarla uğraşmak zorunda kalmaz. Bu amaçla kısa bir anket hazırladım. F tipi klavyeye olan ilgiyi merak ettiğim için bir de o konuda soru sordum. Sizlerden doldurup göndermenizi rica ediyorum.. Şubat ayı içinde dergiyi okuduğunuzu, Mart ayı içinde de yanıtların postada bana ulaşacağını düşünürsek. Nisan başında değerlendirme basıma hazır olur. Bu da sonuçları Mayıs ayında okuyabileceğiniz anlamına geliyor. Üreticiler de bu eğilimleri öğrenme fırsatı bulacaklar. Hem üreticilerin (müşterilerini memnun edecekler) hem de tüketicilerin, yani sizlerin (bilgisayarlarınızı daha çok seveceksiniz) mutluluğu için bu anket büyük bir önem taşıyor. Haydi hemen sıcağı sıcağına doldurun ve bana postalayın. Sayfayı kesin ya da fotokopi çekin, ama lütfen hemen şimdi yapın. Önümüzdeki ay görüşmek üzere şen ve esen kalın. Not: Her pazartesi Açık Radyo'dayım (94.9MHz, saat 18:40, Bilgisayar Dünyası Programı) Dünyası programı) |