Pek Yakında...

TombRaider

 Oyunlar gerçekten de çok hızlı gelişiyor. Üç gün önce aldığınız Pentium 100 iş uygulamalarınız için birkaç yıl daha idare edebilir ama, yeni oyunlar için aynısını söylemek zor. Bunun en iyi örneği de yakında çıkacak olan Tomb Raider oyunu. Oyunu SVGA'da oynayabilmeniz için, en azından 166 MHZ'lik bir Pentium'a (evet P166, yanlış okumadınız!) sahip olmanız gerekecek. Bu kadarla da kalmıyor: Oyun için 3D hızlandırılmış bir grafik kartı da öneriliyor. Ama Tomb Raider gerçekten böyle bu makineyi hak edecek güzellikte bir oyun. Piyasaya çıktığında mutlaka ses getireceğini sandığımız Tomb Raider'la şimdiden tanışalım:

Oyunda Lara Craft adında bir bayanı yöneteceksiniz. Şu ana kadar yapılan Action-Adventure oyunlarının hemen hemen hepsinde bir erkeği yönetirdik; ama bu sefer roller değişiyor. Oyunda Lara ile birlikte Peru, eski Yunanistan ve Mısır gibi ülkeleri gezeceksiniz. Yani tam bir Indiana Jones macerası. Zaten oyuna Kutsal Hazine Avcıları'ndaki gibi bir ' arkadan yuvarlak kaya geliyor, koş babam koş' sahnesi de eklenmiş. Bunun gibi birçok örneği oyunun ilerleyen bölümlerinde görebilirsiniz. Oyunun 4 ana bölümü var ; bunlar da ayrı ayrı 3 bölümden oluşuyor. Oyunun kahramanı olan Lara'nın, bu bölümler içinde timsahlarla, ayılarla ve kurtlarla uğraşması gerekecek. Ayrıca yere düşen platformlar, her köşe başında karşınıza çıkan tuzaklar da cabası!

Oyunu geliştiren Core Design ekibi, kahramanımız Lara'nın iki eliyle iki değişik silah tutabilmesine olanak tanımış. Ayrıca bu iki silahı aynı anda değişik hedeflere yönlendirebilmesini ve bu hedeflere ateş edebilmesini de sağlamış. Böylece oyun daha gerçekçi ve daha heyecanlı oluyor. Oyuncuya kolaylık olsun diye de, herhangi bir hedef menzile girer girmez Lara kendisi nişan alıyor. Bize de sadece ateş düğmesine basmak kalıyor. Lara'nın dişiliğini ortaya koyan yuvarlak vektör hatlarını ve 2000 farklı çizimden oluşan hareketlerini daha iyi görebilmemiz için, Core Design, diğer çoğu 3D oyununda olduğu gibi oyunu birinci tekil şahıs perspektifinden değil de, Alone in the Dark'da olduğu gibi üçüncü tekil şahıs perspektifinden oynanacak şekilde tasarlamış. Bilgisayar tarafından otomatik olarak yönetilen bir kamera, kahramanımızı doğru ışıktan takip edecek ve sinir bozucu duvarların ikinizin arasına girmesine izin vermeyecek. Buraya kadar herşey Alone in the Dark'a benziyor. Ama ufak bir farklılık var: Tom Raider'da tüm arka plan çizilmiyor veya daha önceden hesaplanmıyor; bunun yerine gerçek zamanlı ' rendering' yapılmış. Böylece oyun daha dinamik oluyor. Oyunu hazırlama çalışmaları 15 ay önceden başlamıştı; yani daha Microsoft o sıralarda Direct 3D için ilk oyun geliştirme paketini sunmuştu. Bu yüzden Core'nin 3D hızlandırıcı fonksiyonlarını kullanmak istemesi normaldi. Ama bunun için normal bir yazılım paketi kullanmadılar. Direk olarak kendileri 3D grafik kartlarını desteklemeye çalıştılar. Bunun için ilk grafik kartı olarak 3DFX'i seçtiler. Daha sonra da diğer 3D grafik kartlarını desteklemeye başladılar. Bu arada Sega firması, Core Design ile bir anlaşma yaptı. Bu anlaşma gereği oyun Sega Saturn'de diğer platformlardan bir ay önce çıkacaktı. Operasyon Direktörü Adrian Smith ' Bana oyunun PC sürümü daha iyi olmuş gibi geliyor. Çünkü Lara'nın hareketlerini kontrol edebilmek Joypad'e kıyasla klavyede çok daha kolay. PC'de önemli adımlar attığımıza inanıyorum.' diyor. Tom Raider hakkında şimdiden öğrendiklerimize bakarsak, oyun piyasaya bir bomba gibi düşecek. Oyunun ABD'de Kasım ayında piyasaya sürülmesi bekleniyor. Herhalde birkaç gün içinde Türkiye'ye de gelir. Bu sıralarda bir oyun satın almayı düşünüyorsanız Tom Raider'ı da hesaba katmayı unutmayın.

Privateer 2:THE DARKENING

 Origin firması artık büyük bütçeli oyunlardan vazgeçemiyor. Ünlü sinema sanatçılarının rol aldığı multi-milyon dolarlık Wing Commander III ve IV bütün oyunseverlerin gönüllerinde taht kurmuştu. Toplam 5 milyon dolar gibi muazzam bir bütçe ile gerçekleştirilen Privateer 2: The Darkening'in prodüktörü Aaron Roberts, aynı zamanda Wing Commander III ve IV'in prodüktörü Chris Roberts'ın ağabeyi. Aaron Roberts bu 5 milyonun 3.5 milyon dolarını film çekimleri, geri kalanını ise programcılık ve tasarım için harcamış.

1993 yılında piyasaya sürülen ve EA Classic Gold serisi altında tekrar oyunseverlere sunulan ilk Privateer, Wing Commander tarzı uzay savaşı sahnelerine ticaret unsurunu da ekleyerek oldukça başarılı olmuştu. Bu oyunda kumanya ve diğer malzemeleri satın alabiliyor, oyunda ilerledikçe silahlarınızı yenileyebiliyordunuz. The Darkening bu seçeneklerin hepsini içerdiği gibi, ticareti yapılabilecek malların sayısı artırılmış, gidilecek yerler (gezegenler, gezegenlerin uyduları ve uzay istasyonları) çoğaltılmış ve çeşitlendirilmiş. The Darkening, başlangıçta bir Privateer serisi olarak düşünülmemesine karşın, oyun geliştikçe Privateer'e benzemeye başladığı görülmüş ve günümüz oyunlarının teknolojisi de kullanılarak bu çarpıcı oyun ortaya çıkartılmış.

Oyundaki video görüntülerinin çekimi için İngiltere'de Goldeneye ve Mission Impossible filmlerinin de çekildiği Pinewood Stüdyoları kullanılmış. Programcılar ve grafik sanatçıları bir yandan The Darkening'in arabirimini ve grafiklerini hazırlarken, Origin ekibi ve oyunda rol alan Hollywood yıldızları haziran ayında Pinewood Stüdyolarına gelerek 30 değişik sette oyunun etkileşimli bölümlerini çekmeye başlamışlar. Çekimlerde Hollywood tarzı film hileleri bol bol kullanılmış. Örneğin bir uzay gemisinin uzun bir tünelde ilerleyişini canlandırmak için çok sayıda aynadan yararlanmışlar.

Oyunun baş karakteri Lev Arris'i Romeo rolü ile ün yapan İngiliz aktör Clive Owen canlandırıyor. Ona John Hurt, Robin Hood: Hırsızlar Prensi filminden tanıdığımız Brian Blessed, Beverly Hills Cop II'de rol alan Jurgen Prochnow, Amanda Pays, David McCallum ve etkileşimli oyunların aranılan yıldızı Christopher Walken eşlik ediyor. Sizin anlayacağınız, bilgisayar oyunları çoktan filmcilik endüstrisinin bir kolu oldu bile.

Oyun, kahramanımız Lev'in kabuslar içinde bir hastane odasında uyanışı ile başlıyor. Kahramanımız büyük bir kazanın ardından bir süre ölüm kalım mücadelesi vermiş ve nihayet gözlerini açıyor. Ancak şimdi daha büyük bir sorunu var: Geçmişini hatırlayamıyor. İlk aklına gelen, uzaygemisinin enkazından nasıl kutulduğunu araştırmak oluyor. Ve tabii ' Ben kimim?, Nereye gidiyordum? Ne yapıyordum?' gibi soruları da cevaplaması gerek.

Oyunun öyküsünün bu şekilde kurulması size büyük bir serbestlik kazandıracak; çünkü oyun boyunca istediğiniz yere gidip istediğiniz şeyi yapabiliyorsunuz. Yani, The Darkening'de ticaret ve uzay savaşı öğeleri olduğu kadar bir macera oyunundaki öğeler de var. Oyunda ilerlemeniz Wing Commander'deki gibi belirli bölümleri bitirmenize bağlı değil. Biraz şansa, biraz da öldürme puanınıza bağlı. Video sahneleri puanınıza bağlı olarak herhangi bir yerde karşınıza çıkabiliyor. Elbette temel hedefiniz Lev'in kim olduğunu bulmak, ancak bunu ne şekilde yapacağınız tamamen size bağlı: Çok çeşitli yönlerde ilerleyebiliyorsunuz. Bir ulaşım aracı bulduktan sonra artık yıldızlar tarafınızdan keşfedilmeyi bekliyor; üstlenebileceğiniz yüzlerce görev bulunuyor. Tutsakların kurtarılmasını gerektiren görevlerden veya zorlu operasyonlardan hoşlanıyorsanız ' zorluklardan kaçmayan yardımsever Lev' rolünü üstlenebiliyorsunuz. Ama tercihiniz suikastlerde görev almaktan veya tehlikeli ticari malları taşımaktan yanaysa, bu yönde de ilerleyebiliyorsunuz. Oyunda kendi seçimlerinizle ilerledikçe Lev'in kaybolan hafızası yavaş yavaş yerine geliyor. Privateer 2'nin sona ermesi için Lev'in geçmişini ve bugününü çevreleyen bütün sırların aydınlanması gerekiyor. Ama görev seçenekleriniz bu kadar çok olduğu için oyunu tekrar tekrar oynamak mümkün.

Kısacası, bu özellikleri ile Wing Commander'dan daha fazla ilgi görecek bir oyunla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Origin, Privateer 2'yi bu ay ABD'de piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Herhalde ay sonunda Türkiye'deki bilgisayar marketlerinde de bulabileceğiz. Son olarak, Privateer 2'nin DOS altında sadece SVGA modunda çalışacağını, ama Wing Commander IV'den daha az donanım gereksinimi olacağını ekleyebiliriz.