KISA KISA
Power Mac'lere Windows
Apple Computer yeni ürettiği Power Mac 7200/120 serisine eklediği bir kartla Power Macintosh'larda DOS, Windows 3.x ve Windows 95 uygulamalarının çalıştırılabileceğini duyurdu. PC uyumlu olarak Haziran ayında ABD'de piyasaya sürülen yeni Mac'lere eklenen bu kartta 100 MHz Pentium işlemci ve RAM var. Böylece kullanıcılar MacOS ile Windows 3.x veya Windows 95 arasında geçiş yapabilecekler. Sistemin ABD fiyatı 2800 dolar civarında. Zaten bir Power Mac'i olup bu avantajdan yararlanmak isteyenler ise 1050 dolara üzerinde Pentium 100 ve 8 MB RAM bulunan ayrı bir kart takabilecekler.
Notebooklara Güç Geliyor
IBM'in araştırmacıları, defter bilgisayarlar için inç kare (6.25 cm2) başına 1 GB veri yoğunluğuna sahip yeni bir sabit disk üretmeyi başardılar. Donanım üreticilerinin uzun süredir bu hedefin peşinde olduğu biliniyor. IBM'in kısa süre içinde PC üreticilerine dağıtmaya başlayacağı bu yeni sürücüler 1.08 ila 2.16 GB kapasiteye sahip olacak. Intel ise bu sonbahara kadar yine defter bilgisayarlar için 150 MHz Pentium işlemciler çıkarmaya hazırlanıyor. Bu yeni gelişmelerle, defter bilgisayarlar güç yarışında masaüstü bilgisayarı yakalamak üzere.
Yeni Internet Tarayıcılar
Digital firması, Internet kullanıcılarının aradıkları sayfaları kolayca bulmalarını sağlayan Alta Vista teknolojisine dayanarak yeni bir ürün serisi çıkarmayı planlıyor. Bunlardan Alta Vista Search ile, Web üzerinde veya şirketinizin 'intranet'inde, içinde sizin belirlediğiniz sözcükler geçen dosyaları ve HTML dokümanlarını kolayca bulabileceksiniz. Yani artık bu iş için Alta Vista sitesine bağlanmaya gerek kalmayacak. Diğer iki üründen Alta Vista Internet Solution şirketlerin kendi içlerinde intranet kurmalarını, Alta Vista Cyberworker ise bu sıralarda sayıları artan "telecommuter"ların, yani evden çalışanların işyerlerine kolayca bağlanmasını sağlayacak. Digital bu ürünleri yıl sonunda piyasaya sürmeyi planlıyor.
Intel'den Yeni Teknoloji
Intel PC'lerde üç boyutlu grafikleri hızlandırmak ve görüntü kalitelerini artırmak için yeni teknolojiler geliştirmeye devam ediyor. Firmanın üzerinde çalıştığı ve 1997 yılı sonunda hazır olması planlanan AGP (Hızlandırılmış Grafik Portu) PC'nin belleği ile grafik kartı arasında gelişmiş bir yerel veriyolu görevi görecek. Böylece grafik kartı sistem belleğini kullanabilecek, megabaytlarca görüntü verisi sistem belleğinde depolanabilecek. Bunun için grafik kartlarının ve ana kartların yeniden tasarlanması gerekiyor. Ancak Intel'in ana kart piyasasındaki hakimiyeti düşünülünce, bu yeni veriyolu teknolojisi büyük olasılıkla gelecekte standart hale gelecek.
Office 97 Planları
Microsoft, 1997 yılı sonunda piyasaya sürmeyi planladığı Office 97'ye Web tabanlı belgeleri yönetecek özellikler kazandıracağını ve pakete Outlook adında, Schedule+'dan daha gelişmiş bir bilgi yönetim uygulaması ekleyeceğini duyurdu. Outlook bir şirket içi haberleşme ve ortak çalışma ortamı yaratarak kullanıcıların e-maillerini, iş programlarını, adres defterlerini ve dosyalarını paylaşabilmelerini sağlayacak. MS Exchange ile de birleştirilecek olan Outlook, Exchange server'ları üzerinden Office dışında yazılımlarla çalışan kullanıcılarla bilgi paylaşımına da izin verecek.
Kendi Kendine Tedavi
Yazılım firmalarından SystemsSoft, donanım sektörünün devlerinden Intel ve Digital ile yaptığı duyuruda, PC kullanımı ve konfigürasyonu ile ilgili sık karşılaşılan problemleri tespit edip otomatik olarak gideren bir yazılım geliştirdiklerini duyurdu. SystemWizard adı verilen bu yazılımın yıl sonundan itibaren yeni satılan PC'lere ve çevre birimlerine "bundle" edilebileceği belirtiliyor.
Fiyatlar Düşüyor
Tüm dünyada RAM fiyatları hızla düşerken, uzmanlar geçmiş yıllarda olduğu gibi, bunu Intel tabanlı işlemcilerde hissedilir bir fiyat düşüşünün izleyeceğini belirtiyorlar. 16 MB RAM'ın fiyatı 100 dolar sınırının altına doğru ilerlerken, Toshiba, Mitsubishi, Samsung ve Fujitsu gibi büyük bellek üreticileri 4 ve 16 MB'lık bellek birimlerinin üretimini düşüreceklerini açıkladılar. Uzmanlara göre bu eğilimin nedeni yenği satılan PC'lerde artık 16 MB'ın standart olması, Windows 95 ve NT'nin gerektirdiği bellek ihtiyacı ve üreticilerin stoklarının son zamanlarda oldukça şişmesi.

VAATLER VE GERÇEKLER

Teknoloji devleri geleceklerini bağladıkları bilgi otoyolu ve bizi bu otoyola çıkaracak araçlar hakkında pek çok vaatlerde bulunuyorlar. Ancak hem teknolojinin sınırlarını aşmak hem de tüketicilerin ilgisini çekmek zorundalar. İşte vaatler ve gerçekler...

Bugünlerde teknoloji devleri basın açıklamalarında, fuarlarda ve konferanslarda hep bir değişimden bahsediyorlar. Aslında kullandıkları terim "discontinuity", yani süregiden durumun bozulması, yeni ufukların açılması; dolayısıyla da bilgisayar teknolojisinin topyekün bir değişime girmesi. O büyük firmaların bu terime bel bağlamasının nedeni son derece anlaşılır: çünkü pek çoğu için bu, yazılım endüstrisinde Microsoft, donanım endüstrisinde ise Intel tekelinin, en azından bu firmaların tartışılmaz hakimiyetlerinin sona ermesi anlamına geliyor. Bunu açık açık ifade etmeseler bile, pek çoğu artık tekil masaüstü sistemlerin sonunun geldiğinden, geleceğin "network"de, dolayısıyla Internet'te olduğundan dem vuruyor. Elbette Internet'e - büyük ölçüde yüzeysel olsa bile - yoğun bir ilgi olduğu ve bilgi paylaşımının gittikçe önem kazandığı düşünülürse, bu firmaların yanlış bir yönde ilerlediklerini söylemek haksızlık olur. Ancak bu yönelim, zaten vaatlerden hiç vazgeçmemiş bu dev endüstride tam bir vaat patlamasını da birlikte getiriyor. Kimilerine göre siberuzay çoktan "hiperuzay" olmuş durumda ("hiper" öneki abartılmış, aşırı anlamında kullanılıyor). Vaatlerin ne kadarının yerine getirilebildiği sorusuna cevap verebilmek içinse, çoğu Internet üzerinde yükselmeye çalışan bu yeni teknolojilere yakından bakmak gerekli.

Network Computer Veri tabanları alanında uzmanlaşmış Oracle firmasının başkanı Larry Ellison tarafından ortaya atılan Network Computer - kısaca NC - ile ilgili gelişmeleri PC World Türkiye'nin önceki sayılarında vermiştik. Oracle, ilk örneğini Nisan ayında basına tanıttıkları NC'nin Eylül ayında 500 dolar civarında bir fiyatla piyasaya süreceklerini belirtiyor. Sabit diski olmayan NC'de, söylenene göre ARM mikroişlemci, 8MB bellek, ethernet kartı, siyah beyaz LCD ekran ve 300K'lık bir işletim sistemi yer alacak. Ayrıca Oracle yeni tanıttıkları Universal Server'ın NC için ideal bir server olabileceğini söylüyor.

NC fikrine daha baştan en büyük desteği veren ve bütün basın toplantılarında NC'ye mutlaka değinen, hatta 300 dolarlık NC fiyatlarından bahseden Sun Microsystems ise platformlardan bağımsız yeni programlama arabirimi (API) Java ile desteğini sürdürüyor. Firmanın yeni piyasaya sürdüğü Java OS, NC için düşünülen 300 K'lık işletim sistemi gibi çok az yer kapladığı için bilgisayarda sabit disk olmasını gerektirmiyor. Sun'ın da yer aldığı çok sayıda firmanın oluşturduğu bir grup da NC'ye destek vererek bu konunun gündemden inmemesini sağlıyor. Bu alanda en büyük vaat, herkesin sahip olabileceği ucuz bilgisayarlar üretmek. Ancak yukarıda sözünü ettiğimiz grup içinde bile farklı fiyatlar öngörenler var. Sun Internet'in nimetlerini ve bilgisayarların geleceğini açıkladığı toplantılarda 300 dolara kadar inerken, bazı firmalar, özellikle Internet'te grafikler, video görüntüleri ve animasyonlar ağırlık kazanırken kullanıcıların renkli monitörden, yüksek işlemci kapasitesinden ve bellekten vazgeçemeyeceklerini, bunun da fiyatları 1000 dolar sınırına yaklaştıracağını belirtiyorlar.

Bizzat Larry Ellison'un işaret ettiği bir engel de rekabet halindeki standartlar. Oracle Microsoft gibi tekelci bir konumda olmak istemiyor. Bu da hem yazılım hem donanım olarak NC cephesinde değişik standartların belirmesi anlamını taşıyor. NC'yi geleceğin bilgisayarı olarak görenlerin önce bu güçlüğün üstesinden gelmesi gerekiyor. NC'de sabit disk bulunmaması ise ayrı bir konu: Bu firmaların, başka bir bilgisayarda yüklü yazılımları kullanmak zorunda kalan kullanıcıların mülkiyet duygusunun önüne nasıl geçeceklerine hiç değinmemeleri bir yana, iletişim hatlarındaki problemlerin nasıl üstesinden gelineceği konusuna da hiç girilmiyor. NC için düşünülen olası işletim sistemleri, örneğin Java OS, aslında sadece toplam 180 veya 300 K'lık dosyalarla sınırlı değil: işletim sisteminin ana kısmı server görevi gören ve belki de kilometrelerce uzaktaki başka bir bilgisayarda yer alacak. Bırakın Internet'in yeni kullanılmaya başlandığı ve büyük altyapı sorunlarının yaşandığı Türkiye'yi, iletişim ağlarının son derece gelişmiş olduğu ABD'de bile bağlantı kesilmeleri sık sık yaşanıyor. Kesintisiz güç kaynakları elektrik kesintileri için bir çözüm olabilir, ancak server ile bağlantı koptuğunda yapacak hiç bir şey yok; eskisi gibi aptal bir terminal ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Ayrıca Internet bağlantı maliyetleri ucuz NC'lerin fiyat avantajını kolayca bertaraf edebilir. Ancak bir konuyu atlamamak gerek: NC şimdiki haliyle ideal bir Intranet aracı olarak görünüyor. (Intranet, firmaların kendi içlerinde kurdukları, dışarıya açılmayan Internet olarak tanımlanabilir.) İş NC fikri ile Internet'i birleştirmeye gelince, bunun için iletişim altyapısındaki teknolojik gelişmelerin olgunlaşmasını ve ucuzlamasını beklemek zorunda kalacağız gibi. Bu açıdan, Larry Ellison 3-4 yıla kadar NC satışlarının PC satışlarını yakalayıp geçeceğini ileri sürerken gerçekleşmesi son derece zor bir vaatte bulunuyor.

Internet'te Film Seyretmek Kısa bir süre önce Apple Computer izleyicilerle dolu bir konferans salonuna kurduğu dev ekranda video, animasyon ve sesi bir araya getirdi ve QuickTime teknolojisinde ulaştıkları son noktayı tanıttı: QuickTime bütün bunları Internet üzerinden gerçek zamanlı olarak oynatabiliyordu! Ancak tanıtım ilerledikçe, sıradan PC ve modemlere sahip kullanıcıların bu yeni teknolojiden pek fazla yararlanamayacakları ortaya çıktı. Yazılım çok daha hızlı Internet bağlantıları için tasarlanmıştı. Kuşkusuz bu konferansta gösterildiği gibi Internet üzerinden film seyretmek mümkün. ABD'deki bazı kullanıcılar kapılarına kadar gelen 2 Mbit'lik hatlarla düşük kaliteli olsa bile Internet üzerinden video görüntülerini seyredebiliyor yararlanabiliyor, ancak çoğu kullanıcı bu olanağa kavuşmak için daha çok bekleyecek. Üstelik bu tür hatların bağlantı ve servis ücretleri de oldukça yüksek.

Apple'ın yanı sıra Microsoft, Netscape ve diğer firmalar da geliştirdikleri çözümlerle Internet üzerinden video görüntülerini seyredebileceğimizi, ücretsiz veya ucuz telefon görüşmeleri yapabileceğimizi, çeşitli programları çalıştırabileceğimizi vaat ediyorlar. Vaatler dünyasını bir kenara bırakıp gerçek dünyaya döndüğümüzde ise Web kullanıcıları daha somut bir şey talep ediyorlar: güvenilirlik. Kuşkusuz Internet üzerinden on-line oyunlar (özellikle de satranç, iskambil gibi masaüstü oyunlar) oynayabilenler var, ancak oyunun en heycanlı yerinde bağlantının kesilmesi bu olanağın tüm albenisini yok ediyor. Evlerde bilgisayar kullanımının en yüksek olduğu ABD'de bile evlerin ancak %10'unda Internet bağlantısı var. Kuşkusuz bu oran Türkiye ile kıyaslanamaz, ancak, Internet'e bağlı kullanıcılar söz birliği etmişçesine, daha güvenilir bağlantılar sağlanmadan büyük kitlelerin Internet'e bağlanmayacaklarını söylüyorlar. Ev cephesinde durum böyleyken, bu işe daha büyük yatırımlar yapabilen, hızlı ISDN hatlar kiralayabilen şirketlere yönelik Internet teknolojileri pazarının daha hızlı gelişmesi oldukça anlamlı.

Etkileşimli TV ABD'de telefon ve kablolu yayın şirketleri 1993 yılından beri üç yıl içinde etkileşimli TV ağları veya bilgi otoyolları kuracaklarını vaat ediyorlar. Hepsi de denenmemiş teknolojilere güvenilerek vaat edilen bu yeni ağlar yüzlerce kanaldaki binlerce programı evlere ulaştırmak üzere tasarlanıyor. Bunlar arasında kullanıcıların istedikleri an istedikleri programı seyredebilmelerini sağlayacak "video-on-demand" kavramı, eğitim kanalları, elektronik alışveriş kanalları ve daha pek çoğu var. Hemen hemen tüm önde gelen donanım, yazılım ve içerik (content) üreticileri bu gibi ağlar için çeşitli ürünler geliştiriyorlar.

Ancak telefon ve kablolu yayın şirketleri, mevcut teknolojiyle bu işi düşük maliyete gerçekleştiremeyeceklerini görerek birer birer önceki planlarında değişiklik yapmaya ve geri adım atmaya başladılar. Örneğin Bell Atlantic firması birkaç yıl öncesine kadar 2000 yılına kadar 8 milyon eve hizmet verecek bir ağ planlarken, bugün bu hedefi 1 milyon kişiye indirmiş durumda. MPEG formatında sıkıştırılmış filmlerin oynatılmasını sağlayan Xing yazılımlarını üreten Xing Technologies firmasının Başkan Yardımcısı Sean O'Toole "Daha önce tanımlandığı şekliyle etkileşimli TV'yi hayata geçirmek mümkün değil" diyor.

Avrupa'da da benzer girişimler var: Olivetti'nin ortaklığında Acorn konsorsiyumu tarafından İngiltere'de 250 ev üzerinde denen etkileşimli TV nispeten başarılı sonuçlar verdi. Ancak bunun için bu 250 eve tek tek fiber optik kablolar döşendi. Maliyeti yaklaşık 500 dolar olan bu etkileşimli TV'ler daha çok bir Cine 5 'decoder'ini andırıyor. 32 bitlik özel bir işlemcisi olan alıcı, üzerinde 4 MB bellek, 16 milyon rengi gösterebilen, MPEG1 ve MPEG2 formatındaki filmleri oynatabilen bir görüntü kartı ile geliyor. Ancak etkileşimli TV yayınları bir yayınevinin server'ından alındığı için, 2.5 saatlik bir film seyretmek sürekli olarak server'dan evinize kesintisiz görüntü ve ses verilerinin iletilmesini gerektiriyor. Yine de firmalar vaatlerini asla küçültmüyorlar: "Etkileşimli TV ile istediğiniz an istediğiniz filmi seyretmekle kalmayacak, uzaktan kumandanızla elektronik alışveriş yapabilecek, tüm fatura ödemelerinizi havalelerinizi, benzeri banka işlemlerinizi banka binasının yerini bile bilmeye gerek duymadan yapabileceksiniz." Etkileşimli TV yayıncılarının diğer firmalara da vaatleri var: "Seyredilen filmlerin türüne göre tüketici profilleri çıkaracağız ve ürünlerinizin reklamlarını doğrudan hedef kitlenize, gerçek alıcılara göndereceğiz." Bütün bu vaatlere karşın etkileşimli TV henüz kamuoyunun yeterince ilgisini çekebilmiş değil. Diğer teknolojilerin de karşılaştığı en büyük engel, yani iletişim altyapısındaki yetersizlikler giderilmeden de yüksek ilgi beklemek hayal olur.

Hızlı Hatlar, Hızlı Modemler Yukarıda tanıttığımız yeni teknolojilerin hepsinin karşısında veri iletim hızının yetersiz olması gibi çok büyük bir problem var. Internet kullanıcılarının hız ve güvenlik konusundaki şikayetleri arttıkça, doğal olarak bu alanda da çalışmalar yapılıyor. Şu an kullanmakta olduğumuz telefon hatları ve standart modemleri ikame edecek yeni teknolojiler arasında ISDN ve kablolu modemler sayılabilir.

Bugün bilgisayarlarımızda kullandığımız standart modemlerin hızları 28.8 kbps'ye ulaştı. Bu modemlerle Internet'e bağlandığımızda yavaş da olsa metinleri ve resimleri bilgisayar ekranına getirmemiz mümkün. Ancak Internet üzerinden bir video klibi gerçek zamanlı oynatmak kesinlikle mümkün değil. 16 mbit büyüklüğünde karmaşık bir görüntüyü bu hızda download etmekse yaklaşık 9 dakika sürüyor. Video görüntülerini anında seyredemeyeceğinize göre download etmek isterseniz, 72 mbitlik kısa bir video-clip'i download etmek 45 dakikanızı alıyor. ABD'de olduğu gibi Türkiye'de de aynı hızların geçerli olduğu söylenebilir. Ancak gerçek hız, aynı anda bir servis sağlayıcıya bağlı kullanıcı sayısına göre değişebiliyor. Aynı anda bir hattı kaç kişi kullanıyorsa, diğer bir deyişle bir servis sağlayıcı kaç kişiye hizmet veriyorsa bağlantı hızı o kadar düşüyor. ABD'de pazarı gitgide genişleyen ISDN (Integrated Services Digital Network) hatlar ve modemler 128 kbps'lik veri akış hızına sahip. Türkiye'de ise Türk Telekom'un da bu vaatler kervanına katıldığını ve 1997 yılı sonuna kadar ISDN altyapısını kurmayı planladığını görüyoruz.

Türk Telekom TurNet ile ilgili bitmek bilmeyen "son pürüzleri" gideredursun, biz bu vaatin yerine getirebileceğini varsayıp bu teknolojiye daha yakından bakalım. ISDN modemler 28.8'lik modemlere göre iki ila beş kat daha hızlı. ISDN hatlar ve modemlerle kilometrelerce uzaktaki bir server'da yer alan video-clip'i bilgisayarınıza download etmeden seyretmeniz veya video konferans olanaklarından yararlanmanız mümkün. ISDN hatlar tek bir dijital hat üzerinden ses ve veriyi gönderebiliyor ve aynı anda kaç kullanıcı bağlanırsa bağlansın hız değişmiyor. Tabii, iyi haberlerin yanında kötü haberler de var: Türk Telekom'un ISDN altyapısını kurması yetmiyor. Servis sağlayıcıların da altyapılarını yenilemeleri gerekiyor. ABD'de edinilen deneyimler bu işin hiç de kolay olmadığını gösteriyor: çünkü ISDN hizmeti veren servis sağlayıcıların seçtiği donanımlar sizin ISDN donanımınızla uyuşmayabilir. Ayrıca konfigürasyon problemlerinin kullanıcıların çok başını ağrıttığı da sıkça sözü edilen bir gerçek. Diğer bir nokta ISDN bağlantının maliyeti: ABD'de servis sağlayıcılarının ISDN bağlantı için uyguladıkları ücret standart modem bağlantılarının yaklaşık üç katı. ISDN modem fiyatları ise standart modemlerin tam iki katı. Belki daha çok büyük şirketlerin ISDN bağlantısını tercih etmelerinin nedeni de bu. Kısacası bu teknoloji yaygınlaşmadan ve ucuzlamadan vaatlerini yerine getiremeyecek; özellikle de ISDN altyapısının kurulması için daha birkaç yıl bekleyeceğimiz Türkiye'de.

Şimdi de Türkiye'de hiç konuşulmayan yeni bir teknolojinin, kablolu modemlerin vaatlerine göz atalım. Şu an henüz deneme aşamasında olan kablolu modemler kablolu TV mantığı ile çalışıyor. Intel ve Motorola gibi büyük kuruluşların geliştirdiği bu modemler standart modemlere kıyasla tam 350 kat daha hızlı. Veri gönderme hızı 10 megabit/saniye'yi bulurken veri alma hızı 30 megabit/saniye'ye ulaşabiliyor. ABD'deki kablolu yayın şirketleri bu modemleri kullanıcılara kiralamayı planlıyor. ABD'deki pilot bölgelerde kablolu modem kullanıcılarına uygulanan fiyat aylık 35-50 dolar arasında. Dolayısıyla kablolu modemler en iyi performans/fiyat oranına sahip seçenek gibi görünüyor. Ancak vaatlerle gerçeklerin farklı şeyler olduğunu öğrendik artık: kablolu modemlerin kullanılabilmesi için öncelikle kablolu yayın şirketlerinin donanımlarını çift yönlü veri akışı sağlar hale getirmeleri gerekli. Bu işi deneyenler zaten etkileşimli TV yayını yapmayı planlayan firmalar. Zaten işin uzmanları da kablolu modemlerin beş yıldan önce yaygınlaşmayacağını söylüyorlar. İkinci, ancak en önemli dezavantaj ise bu hatların paralel olmaması; yani aynı anda çok sayıda kullanıcı ağa bağlanırsa hız 300 bit/saniye'ye kadar düşebiliyor.

Bunların yanı sıra VDSL (Yüksek Hızlı Dijital Abone Hattı) ve ADSL (Asimetrik Dijital Abone Hattı) gibi halen deneme aşamasında olan ve kablolu modeme benzer sorunlar içeren yeni teknolojiler de var. Bunlar da kullanıcılara 9 mbps'lik hızlar vaat ediyorlar. Üstelik bildiğimiz bakır telefon hatlarını kullanıyorlar. Tabii bu hatları bu kadar hızlandıran şey, VDSL ve ADSL modemler. Telefon hattı üzerinde üç kanal yaratan ve bir anlamda verileri "emen" bu modemler şimdilik çok pahalı: yaklaşık 2000 dolar civarında. Yeni geliştirilen yongalarla bu fiyatın 500 dolara inmesi bekleniyor. Ancak bu teknolojiler de deneme aşamasında ve servis sağlayıcıların altyapılarını yenilemelerini gerektiriyor.

Diğerleri
Teknoloji devlerinin yatırım yaptığı diğer teknolojiler arasında monitörsüz, televizyona bağlanabilen Net TV'ler, çift yönlü çağrı cihazları, el yazısını okuyabilen avuç içi bilgisayarlar ve yüksek kapasiteli DVD CD-ROM'lar da var. Hemen her evde bulunan TV ekranının monitör gibi kullanılması, çeşitli firmalarca denemeye değer bir fikir olarak görüldü. Olivetti'den Apple'a çeşitli firmalar bu tür projelere giriştiler. Ancak bu ürünler piyasaya sürüldükçe televizyon ekranının Windows gibi grafik arabirimlerini yeterli çözünürlükte gösteremediği anlaşıldı. Bilgisayarlarını büyük ölçüde iş yapmak, yazı yazmak, hesaplarını tutmak için kullananlar, bunların bir eğlence aracı olmaktan öteye geçemediğini düşünüyor. Örneğin Apple teknolojisiyle Bandai firması tarafından geliştirilen Pippin, 500 dolar fiyata sahip bir araç. 66 MHz PowerPC 603 işlemciye, 6 MB RAM'e, 6 hızlı CD sürücüye sahip olan ancak sabit diski bulunmayan Pippin, Macintosh uyumlu işletim sistemini kısmen makinenin ROM belleğinden, kısmen de özel CD-ROM'lar üzerinden çalıştırıyor. En büyük dezavantajı ise şimdilik sadece Pippin uyumlu özel oyun CD-ROM'larını çalıştırabilmesi. Bu açıdan bir oyun konsolu olmaktan öteye gidemiyor. Web sayfalarını TV ekranına getirmek üzere planlanan diğer araçlar ise henüz çözünürlük sorununu aşabilmiş değil. Bir bilgisayar olmasa da bir ağ olarak iş dünyasının ilgisini çeken çift yönlü çağırı cihazı sistemleri ise ilk olarak ABD'de Skytel firması tarafından 300 milyon dolarlık bir yatırımla 1995 yılı sonlarında kuruldu. Hem mesaj alan hem de mesaj gönderebilen bu cihazlar "iş ve iletişim dünyamızı değiştirecek mucizevi aletler" olarak lanse edildi. Ancak kısa sürede gönderilen mesajlar yerlerine geç ulaştığı ve bazı mesajların ileti sırasında bozulduğu gözlendiğinde, kamuoyu bunun da henüz vaatlerini yerine getiremeyecek bir teknoloji olduğu kararına vardı. Vaatlerle dolu bir değişim habercisi ise 1993 yılında Apple tarafından piyasaya sürülen Newton oldu. Bu avuçiçi bilgisayarın, etkileşimli ekranına özel işaretleme aracı ile yazılan yazıları, yani kullanıcının el yazısını tanıyabileceği iddia edildi. Apple bilgisayar ve iletişim dünyasının yeni bir çağa adım attığını, bu sektörün 2001 yılına kadar 3.5 trilyon dolarlık bir pazar payına sahip olacağını bile ileri sürdü. Ancak Newton'un el yazısını okumakta o kadar marifetli olmadığı ortaya çıktı ve asla büyük bir rağbet görmedi.

Bütün bu yeni teknolojiler arasında yüksek kapasiteli CD'lerin vaatlerini gerçekleştirmesi daha mümkün görünüyor. DVD (Digital Video Disk) adı verilen bu CD'ler ilk aşamada 4.7 GB, daha sonra 9.5 GB'lık veri depolama kapasitesine sahip olacak. Adından da anlaşılacağı gibi DVD, yüksek depolama kapasitesi gerektiren video görüntüleri ve ses kayıtlarından oluşan programları hedef alıyor. Böylece 2.5 saatlik bir filmin veya bugünlerde 6-7 diskte gelen oyunların tek bir diske sığdırılabileceği belirtiliyor. Toshiba, Philips ve TimeWarner gibi şirketler bu teknolojiyi geliştirenler arasında. İlk prototipler kamuoyuna tanıtıldı bile. DVD yazıcıların ise ancak 1997 ortalarında hazır olacağı belirtiliyor. Ancak hala standartlar konusunda anlaşmazlıklar var. Şimdilik bu sürücülerin fiyatı neredeyse üst uç bir multimedia sistemin fiyatına eşit. Eski CD'leri okuyamamak gibi büyük bir problemi olan DVD sürücülerin, klasik CD-ROM sürücülerinin yerini alması için 3-4 yıl geçmesi gerekecek.

Ne Yapmalı?
Vaatleri ve gerçekleri izlediniz; ister istemez şu soruyu soruyorsunuz: "Bir kullanıcı olarak ne yapmalıyım?" Bu gerçekler ışığında kuşkucu olmakta yerden göğe kadar haklısınız. Ev kullanıcılarının işi nispeten daha kolay: şimdiye kadar yaptıkları gibi acele etmeyip yeni teknolojilerin kendilerini kanıtlamasını bekleyebilirler. Hızla gelişen bu endüstride hepimiz evlerimizdeki donanımların ve yazılımların en fazla iki üç yıllık ömrü olduğunu, sürekli yenilenmeleri gerektiğini kabullendik. Biz bu sürenin sonunu beklerken yeni teknolojiler arasından kendini kanıtlayabilenler mutlaka çıkacak. Ancak işinin büyük kısmını bilgisayarlarla gerçekleştiren ve Internet'i sıkça kullanan - en azından kullanmayı planlayan - bir şirket yönetiyorsanız yeni teknolojiye geçme kararı almanız o kadar kolay olmayabilir. Yeni teknolojiler maliyetten tasarruf ve hız vaat ederken, bu vaatlerin gerçekleşmeyebileceğini de göz önüne almalı ve kendinize şu soruyu sormalısınız: "Paramı, zamanımı ve umutlarımı bu teknolojiye yatırmaya değer mi?" Cevabınız "Evet" olabileceği gibi "Hayır" da olabilir.