GAZETELER TÜKETİCİ HAKLARINI NASIL İHLAL EDİYOR?

Geçen ay hemen hemen bütün bilgisayar dergileri söz birliği etmişçesine gazetelerin verdiği bilgisayarları konu etmişler ve çeşitli eleştiriler getirmişlerdi. Ben de geçen ay hem Info sayfalarında okurlarımızı bu konuda bilgilendirmeye, hem de bu köşede gazeteleri aldatıcı reklamları konusunda uyarmaya çalışmıştım. Bu süre zarfında okurlarımızın konuya ilgisi eksilmedi. Hatta bu kampanyalara katılıp ilk taksidini ödeyenler bile hala öneri getirmemizi, bir fikir vermemizi istiyorlar. İşin teknik ve mali yönü açısından geçen ay söylediklerime ekleyecek pek fazla sözüm yok. Ancak IDG’ye bağlı olarak çıkan haftalık gazetemiz Computer World Türkiye’de, Avukat Rıza Şekerci’nin hem bir hukuk uzmanı hem de bilgisayar sektörüne emek vermiş bir kişi olarak kaleme aldığı bir yazıyı okuyunca işin hukuki boyutunun ne kadar ciddi olabileceğini farkettim. Av. Rıza Şekerci’nin haksız rekabet ve anti-tröst yasalarının ihlali konusunda yazdıkları çok ilginç. Ancak bunlar daha çok sektördeki firmaları ilgilendirecektir. Yazısının ikinci bölümünde yaptığı açıklamalar ise tüketici olarak hepimizi ilgilendiriyor. Bu yüzden burada söz konusu yazıdan alıntılar yaparak, gazetelerin kampanyalarına başvuran PC World okurlarına haklarını ve hukuki gereklilikleri hatırlatmayı gerekli görüyorum.

Kampanyalı Satışlar

Sayın Şekerci, gazetelerin bilgisayar kampanyaları ile Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanununu ve Anti-Tröst hükümlerini ihlal ettiklerini açıkladıktan sonra, bakın kampanyalı satışlar hakkında neler söylüyor: "Genel olarak kampanyalar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın iki tebliğine tabidir. Bunlardan biri Taksitli, Kampanyalı ve Kapıdan satışlar Hakkındaki Uygulama Esasına Dair Tebliğ’dir. Bu tebliğin önemli hükümleri ilan zorunluluğu; ön ödemede % 40 sınırı; sözleşme zorunluluğu; sabit fiyat; satıcı, bayi, acenta, temsilci, imalatçı-üretici ve ithalatçının müteselsil sorumluluğudur.

Bizce müşteriyle sözleşme yapmadan her ne ad altında olursa olsun para toplamak, sözleşme yapmayı zorunlu kılan tebliğ hükmünün ihlalidir. Banka tüketici kredisiyle yapılan kampanyalarda bu sözleşme, müşteri senetleri imzaladığı anda imzalanmaktadır. Müşteri ise senetleri sözleşme ile birlikte teslim etmektedir. Tebliğin aradığı da budur. Kampanyalı satış olarak nitelendirilmeyen, ancak malın sonradan teslimi koşuluyla yapılan her türlü satışlar da tebliğ gereği kampanyalı satış hükümlerine tabi olduğundan, yukarıdaki şartlar hepsine uygulanacaktır. Sözleşmede bulunması gereken hükümlerin yapılacak ilanlarda açıkça gösterilmesi zorunludur. Sözleşmede tarafların ad ve adresleri, sözleşme tarihi, malın peşin satış fiyatı, malın (kampanyadaki) satış fiyatı, faiz miktarı, faizin hesaplandığı yıllık oran ve varsa gecikme faizi oranı, ön ödeme tutarı, taksit ödeme tarih ve tutarlarını gösterir ödeme planı, malın teslim tarihi ve şekli, kampanya bitiş tarihi bulunmalıdır.

Tebliğ, sözleşmede aksi öngörülmedikçe malın satış tutarının yüzde 40’ını aşan ön ödeme istenemeyeceğini de hüküm altına almıştır. Bizce sözleşme, bu hükmün işlerlik kazanması için para toplanmadan önce imzalanmalıdır; aksi taktirde yüzde 40 sınırının ve sözleşmeye yapılan atfın anlamı kalmazdı. Tebliğ ayrıca, düzenlenecek kampanyaların bu tebliğ uyarınca yapıldığının ilan edilmesini de şart koşmuştur. Hakimin araştıracağı en önemli konulardan biri de, bu duyurunun usulünce yapılıp yapılmadığı olmalıdır. Yapılan her duyurunun tebliğ hükümlerine uygun olmadığını da belirtelim."

Burada araya girip, Av. Rıza Şekerci’nin açıklamaları ışığında sizlere şu soruları soralım: Gazetelerin kampanyalarına katılırken bir sözleşme imzaladınız mı? Alacağınız bilgisayarın en fazla %40’ını ödediğinizde bilgisayar elinize geçmiş olacak mı? Size önerilen ödeme yöntemi sabit fiyat içeriyor mu? Faiz miktarı belli mi? Gazetelerin kampanya ilanları yukarıda bahsedilen tebliğ hükümlerine uygun mu? Bütün bu soruların birine bile kimsenin "Evet" diyebileceğini sanmıyoruz. Demek ki ortada tüketici haklarının bariz şekilde ihlali var.

Promosyon Kampanyaları

Tabii gazeteler her ne kadar tüketiciden para toplarlarsa toplasınlar, "Biz bu tebliğe tabi değiliz, bizimkisi promosyon kampanyası" diye ısrar edebilirler. İşte yukarıda sözü edilen tebliğlerin ikincisi burada devreye giriyor: "Diğer önemli tebliğ Yazılı Basın Kuruluşları Tarafından Düzenlenen Promosyon Kampanyaları ile ilgili tebliğdir. Bu tebliğin en önemli hükmü, dağıtım şirketinin kefaleti ve müteselsil sorumluluğudur. Dağıtım şirketi ile promosyonu düzenleyen yazılı basın kuruluşu arasındaki müşterek ve müteselsil kefalet sözleşmesi imza tarihinden itibaren yedi gün içinde promosyonu düzenleyen yazılı basın kuruluşunca Bakanlığa ibraz edilmelidir. Bunun yanında dağıtım şirketinin en az günlük 1 milyon adet yayın dağıtımını gerçekleştirmesi, bu sayıya ulaşamıyorsa, kampanyanın başlangıcından itibaren bir ay içinde, son bir aylık dönemdeki ortalama günlük tirajı ile promosyon ürününün ilan edilen satış bedelinin çarpımı tutarındaki menkul kıymetlerden oluşan TEMİNATI bankaya Bakanlık adına bloke etmesi şart koşulmuştur. Basın kuruluşu, bu çapta bir dağıtım şirketinin kefaletini alamamışsa bu teminatı kendisi yatıracaktır. Bakanlık, ürünlerin teslim tarihinden 30 gün sonra blokeyi çözecektir. Ancak tüketicinin Bakanlığa şikayet etmesi durumunda, şikayet giderilene kadar bloke çözülmeyecektir.

Tebliğ kampanyayı düzenleyeni, promosyon dağıtım kampanyasının hangi ürünleri kapsadığını, bunların menşei ile hangi şartlarda hak sahiplerine verileceğini, ürünlerin cinsi, markası, adedi, standart ölçüleri, parça adedi ile orijinal markası ve imalatçı/imalatçıyla akdedilen sözleşmedeki teknik özelliklerini, menşe ülkeden, yoksa TSE’den alınan standardına uygunluk belgesinin aslını kamuoyuna duyurmakla yükümlü tutmaktadır.

Bakanlık her iki tebliğin de uygulanmasını kontrol etmeye yetkilidir. Bu tebliğlerin ihlali, rakipler arasında da cari olan yasal düzenlemelerin ihlalini haksız rekabet olarak düzenleyen TTK hükmü gereğince haksız rekabet davasına konu olabilir.

Bizce her iki tebliğin bir arada uygulanabilmesi, şartları çelişmediği ölçüde, mümkündür. Gerçi tebliğleri yayınlayan Bakanlık olduğuna göre öncelikle bakanlığın yorum ve uygulamasına riayet edilecektir. Ancak Bakanlık, kendi tebliğini kendi uygulaması ile açıkça çiğniyorsa, bu durumda idari dava yoluna da başvurulabilir. Ama şurası açık ki, hangi kuruluş tarafından düzenlenirse düzenlensin, hangi tür olursa olsun, kampanyalı/promosyonlu satışlar, şu anki mevzuat çerçevesinde mutlaka bu iki tebliğden birine tabi olacaktır."

Görüldüğü gibi günlük satışı 600 bin civarında olan bir gazete, birinci değil de ikinci tebliğe bel bağlıyorsa, 1600 dolarlık bilgisayar kampanyası için şimdiye kadar yaklaşık 70 trilyon TL teminat yatırmalıydı. Böyle bir paranın yatırılmadığını hepimiz biliyoruz. Öyle olsaydı, verilecek bilgisayarların kalitesi, zamanında ve sağlıklı teslim edilip edilmeyecekleri ile ilgili şüpheler ortadan kalkardı. Çünkü teslimat tarihinde bilgisayarını alamayan veya aldığı bilgisayarlarda eksiklik veya kusur bulunan tüketiciler de teminatın bloke edilmesini isteyebilirlerdi.

Peki neler yapılabilir? Bu kadar yasa ihlalinden sonra bir şey söylemek zor. Bilgisayarlar garanti belgesi ile teslim edilecek olabilir, ama şimdilik elinizde ne bir sözleşme, ne de bir fatura var. Bu durumda, kampanyalara katılanların öncelikle gazeteleri arayıp bilgi istemeleri gerekiyor. Kampanya sürerken döviz kurlarında beklenmeyen bir artış olursa kuşkusuz tüketicilerin sesi daha çok yükselecek. Teslim tarihinde ise umarız gazetelerin anlaştıkları bilgisayar firmaları, mağazalarındaki bilgisayarlara gösterdikleri özeni, bu kampanyalara verecekleri bilgisayarlara da gösterirler. Aksi taktirde sekiz on ay sonra büyük tartışmaların yaşandığını, hakları ihlal edilen tüketicilerin üst üste dava açtıklarını görürsek şaşırmayalım.

İletişim için: Volkan Ersoy versoy@pcworld.com.tr